Seyyidlerimden biri anlatıyor;
Allahh Cedlerinin şefaatlerine nail eylesin.
“Eskiden beri muhabbetimizin olduğu bir imam vardı.
Bizi de severdi.
Epeydir kendisine Menzile gitmek konusunda telkinlerde bulunurduk.
Ancak her defasında nazikce;
-İnşaallah bir gün gideceğiz Seyyidim derdi.
Bir gün bizi aradı ve gitmek istediğini söyledi. Düzenlenen kafile ile be-
raber gittik.
Oraya varınca sanki bambaşka bir dünyaya gitmiş gibi etrafı taaccüble
inceliyor her şeyler dikkatini çekiyordu.
Hiç bir şekilde müdahale etmek geçmedi içimizden. Rahat ve huzurlu
oldukları her hallerinden belli idi.
Namaz vakti olup camiye girdik. Mübareğin gelmesi ile beraber herkes
ayağa fırladı. Bu da çok dikkatini çekmişti. Memnun bir vaziyette hay-
retle seyrediyordu. Daha sonra namaza durduk. Mübarek o teslimiyyet
abidesi edası ile namazı kıldırdı. İmamın hayretler içerisinde olduğu
her halinden belli idi.
Namaz sonrası çay ocağında çaylarımızı içeriken kendisine sordum.
-Hocam dedim buraya gelen herkesin kendince dikkatini çeken bir şey
mutlaka olur. Bİz de onu sorarızki ibretimiz olsun.
Acaba sizin dikkati-
nizi çeken ne oldu? Hoca öylece manalı manalı amma taaccüble baktı;
-Seyyidim ben yıllardır namaz kılar ve de kıldırırım.
Bu işin ilmini de
okuduk ki hoca olduk.
Ancak ben böyle namaz kılan ve kıldıran bir
kimse daha görmedim.
Eğer namaz kılmak ve kıldırmak bu ise biz
mahvolduk.
Ne kıldığımız ne de kıldırdığımız namazların bir kıymeti
olmadığını gösterdiler.
Hadi kıldıklarımızı kaza ederiz ya kıldırdıklarımzı.
-Hocam dedim müsterih olunuz.
Bu sizin için bir nimettir. Doğrusu biz
dahi böylesini düşünmemiştik.
Herkes böylesine bakamaz ki gösterlsin.
Biz dahi şu tesbitinizden ibret aldık Allahh razı olsun.”