Seyyid Muhammed Raşid Hz zamanında Seyyid Abdulbaki Hz
Rahmetli Sultan Muhammed Raşid (k.s) Hz.leri zamanında muhterem babam Seyyid Abdulbaki Hz.lerini üzüntülü gördüm. Kendisi o zaman halifeydi. Üzüntüsünün sebebini sordum, şöyle anlattı:
“Keşke Seyda’nın yanında senin oğlun kadar, Seyda’nın küçük torunları kadar olsaydım, onlar kadar kıymetim olsaydı. Ben dikkat ediyorum Seyda sizin çocuklarınız ile ne kadar ilgileniyor, onları seviyor; oysa benim yüzüme dahi bakmıyor!”
Ben babamın bu sözüne çok üzüldüm. Belki adapsızlıktı ama kendisine:
“Kurban, vallahi insan birisine kızınca, sevmeyince onun semtine dahi uğramak istemiyor, değil kendisini tavuğunu bile göresi gelmiyor. Vallahi Seyda’nın sana kızması mümkün değildir. Kendin de görüyorsun ki senin çocuklarınla, torunlarınla kendi evlatlarından daha fazla ilgileniyor. Eğer seni sevmeseydi mümkün değil böyle yapmazdı” dedim. O zaman muhterem babam şunları söyledi:
“Vallahi gözüm hiçbir şeyi görmüyor; benim imanım Seyda’ya teslimdir. Benim en büyük korkum Seyda’nın benden rahatsız olup incinmesidir. Yoksa ilgi, alaka beklediğimden değil.”
Mürid şunu iyi bilmelidir: Mürşidinin kendisine karşı göstermiş olduğu tavır müride ilaçtır. Mürşid, müridin manevi doktoru olması hasebiyle, onun tedavisini yapacak odur. Onun hangi hastalığına hangi ilacın lazım olduğunu en iyi o bilir ve ona uygun tedavi yapar. Mürid, mürşidi kendisine nasıl davranırsa davransın, nefsi için lazım olanın o olduğunu, hayrının onda bulunduğunu kesin olarak bilmelidir. Mürşid müridin keyfine göre davranırsa, nefsin hastalıkları nasıl tedavi olacaktır. Müridin mürşidinden ilgi, sevgi ve özel iltifat beklemesi bu yolda en büyük adapsızlıktır.