MeDinE~Fm Forum İslami MeDinE~Fm Forum Radyomuzu dinlemek için...( http://www.vahdetfm.com/radyo.htm )....adresine girebilirsiniz... |
| | Allah Teâlâ söyle buyurur | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
((medine)) moderatör
Mesaj Sayısı : 344 Kayıt tarihi : 18/01/09
| Konu: Allah Teâlâ söyle buyurur Ptsi Mayıs 18, 2009 3:58 pm | |
| Allah Teâlâ söyle buyurur: “Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini düsünün. Size gökten ve yerden rızık veren, Allah’tan baska bir yaratıcı mı var? Hayır, ondan baska tanrı yoktur. Nasıl iftiraya sürükleniyorsunuz? Sana yalan söylerlerse senden önce nice peygambere de yalan söylendi. Her isin sonu Allah’a varır. Ey insanlar! Allah’ın verdigi söz dogrudur; sakın sizi bu hayat aldatmasın. O çok aldatan (seytan), sakın sizi Allah ile aldatmasın. O Seytan size düsmandır; onu düsman bilin. O, kendine taraf olanı, çılgın alevlere arkadas olmaya çagırır. Bu uyarıları göz ardı edenler, çetin bir azap görürler. 4nanan ve iyi isler yapanları da bagıs ve büyük bir ödül beklemektedir.” (Fatır 35/3-7) “De ki: “Su ortaklarınıza, Allah ile aranıza koyup yardıma çagırdıklarınıza dönüp baktınız mı? Gösterin bana, onlar bu toprakların hangi parçasını yaratmıslardır? Yoksa göklerde ortaklıkları mı var? Ya da onlara yazılı bir belge verdik de ondaki açık hükümlere göre mi davranıyorlar? Hayır; bu zalimlerden birinin digerine verdigi söz, onu aldatma dısında bir anlam tasımaz.” (Fatır 35/40) “Ey insanlar! Rabbinizden sakının; bir günün korkusunu tasıyın ki,, o gün ne baba oglu adına ödeme yapabilecek, ne de ogul babası adına bir ödemede bulunabilecektir. Allah’ın verdigi söz dogrudur; sakın bu hayat sizi aldatmasın. O çok aldatan (seytan), sakın sizi Allah ile aldatmasın.” (Lokman 31/33) Allah ile aldatmanın birkaç sekli vardır: 1- Allah ile Peygamberlerini Ayırma Daha önce üzerinde duruldugu gibi her insan Allah’a inanır ve bu inancını bir sekilde ifade eder. Tanrıtanımaz diye adlandırılan ateist de öyledir. Adına ister Doga, ister Gök Tanrı isterse ne denirse densin, Allah’ı inkar mümkün olmadıgından tanrıtanımaz, babasını tanımazlık edene benzer. O, sıkısınca nasıl babasının destegini ararsa bu da Allah’ın destegini arar. Allah’ın her sey vermesini ama emir vermemesini ister. Böyle birinin peygambere inanması beklenemez. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Allah’ı ve peygamberlerini göz ardı eden, Allah’la peygamberleri arasını ayırmak isteyen, Allah’a inanır peygamberi tanımayız, diyen ve ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, iste onlar gerçek kâfirlerdir. O kâfirlere asagılayıcı bir azap hazırlamısızdır. Allah’a ve peygamberlerine inananlara ve onlardan birini digerinden ayırmayanlara gelince Allah, iste onları ödüllendirecektir. Allah bagıslar, ikramı çoktur.” (Nisa 4/150- 152) Peygamber tanımayanlarla yaptıgımız bazı görüsmeler söyledir: Peygamber tanımaz- Benim Allah’ıma inancım sonsuzdur. Bayındır- Allah’a herkes inanır, bu her insan için ka23 çınılmazdır. Peygamber tanımaz- Ben zaman zaman Allah’ıma sıgınır, onun yardım ve destegini isterim. Böyle yaptıgım zaman rahatlar, mutlu olurum. Bayındır- Bunu herkes yapar. Zor olan Allah’ın emirlerine uymak, yani Peygambere uymaktır. Siz Peygambere uyma yerine gönlünüzce yasamak istiyorsunuz degil mi? Peygamber tanımaz- Elbette. Hayat benim hayatım; buna kim karısabilir? Bayındır- O hayatı veren Allah karısamaz mı? #ste Allah’ın elçileri, onun bu konu ile ilgili emirlerini getirirler. Peygamber tanımaz- Ama bu konuda, bir biriyle tutarsız, saçma sapan çok sey duydum. Bunların bir çogu hurafeden ibaret, sonradan uydurulmus seyler. Bayındır- Dogru karar vermenin yolu, dini kaynagından ögrenmektir. Dinin kaynagı Kur’ân’dır. Kur’ân’ı anlayarak okuyun. Eger onun, ancak Allah’ın kitabı olabilecegi kanaatine varırsanız, Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın Elçisi olduguna inanmak zorunda kalırsınız. Eski bir peygamber tanımaz- Ben ateisttim. Eger insanların din adına anlattıklarına baksaydım dinsiz kalırdım. Ben tıp doktoruyum. Bir gün Kur’ân’ı aldım ve inceledim. Maksadım Kur’ân’ın gerçekten Allah’ın kitabı olup olmadıgını anlamaktı. Orada tıpla, bilhassa çocugun ana rahminde geçirdigi safhalarla ilgili öyle bilgiler buldum ki, bunların o devirde bilinmesi mümkün degildi. Daha baska seyler de gördüm ve kesin olarak anladım ki, bu Allah’ın kitabıdır. #ste o zamanmüslüman oldum. Bayındır- #ste böyle yapmak gerekir. Baskalarına bakarak degil, düsünerek ve arastırarak karar vermek gerekir. Bunun olmazsa olmaz sartı, Kur’ân’ı anlayarak incelemektir. 2- Sorumlulugu Allah’a Yükleme Bir çok kimse yaptıgı yanlısların sorumlulugunu Allah’a yükler. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Sirke düsmüs olanlar söyle diyeceklerdir: “Eger Allah dileseydi sirke düsmezdik, babalarımız da öyle. Hiçbir seyi haram da kılmazdık.” Onlardan öncekiler de aynı yalanı söylediler de baskınımıza ugradılar. De ki, “Elinizde, gösterebileceginiz bir bilgi var mı?” Siz ancak kuruntuya uyuyor ve sadece tahmin yürütüyorsunuz. De ki: “En kapsamlı delil Allah’ınkidir. O dileseydi hepinizi yola getirirdi”. (En’am 6/148-149) Allah’ın dilemesi yani iradesi iki türlüdür; biri tesriî, digeri tekvînî iradedir. Tekvînî irâde Allah’ın bir seyi yaratma konusundaki iradesidir. Yaratmak istedigi seye, “ol” deyince oluverir. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Bir seyi istedigi zaman onun isi sadece “ol” demektir; o is hemen oluverir.” (Yasin 36/ 82) Allah’ın tesriî iradesi ise insanların davranısları ile ilgili iradesidir. O, koydugu kanun ve kurallara uyulmasını ister ama kimseyi zorlamaz. Bu iradenin yerine gelmesi, insanın gayretine baglıdır. Allah Teâlâ söyle buyurur:sın, isteyen de göz ardı etsin. Ama biz, yanlıs yapanlara öyle bir ates hazırladık ki, dumanı onları içine alacaktır. yardım isterlerse, erimis maden gibi yüzleri kavuran su ile yardımlarına kosulacaktır. Ne kötü içecek ve ne fena birliktelik!” (Kehf 18/29) Allah Teâlâ, din konusunda baskı yapmadıgı gibi kimsenin baskı yapmasına da razı olmaz. O bu konuda Muhammed aleyhisselamı söyle uyarmıstır: “Rabbin dilese, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan inanır. 4nanıncaya kadar insanları, sen mi baskı altında tutacaksın?” (Yunus 10/99) “Onların yüz çevirmesi sana agır geldiginde yeri delmeye veya göge merdiven dayamaya ve onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa hiç durma! Allah dilese onları kolayca dogru yolda toplayıverir. Sakın ha, cahillerden olma!” (En’am 6/35) Allah Teâlâ, istekli olmayan hiç kimseyi yola getirmez. O, söyle buyurur: “Allah kâfir toplumu yola getirmez.“ (Maide 5/67) “Allah zalim toplumu yola getirmez“ (Tevbe 9/199) “Allah fasık toplumu yola getirmez. “ (Tevbe 9/24) Allah, yalnızca istekli olanları yola getirir. Bu konuda söyle buyuruyor: “Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki, onlara açıklamayı iyi yapsın. Bundan sonra Allah dileyeni sapıklıkta bırakır, dileyeni de yola getirir8. Güçlü olan o, dogru karar veren odur.” (#bra- 8 Ulasabildigimiz mealler ayete su anlamı vermislerdir: “Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki, onlara iyice açıklasın. Bundan sonra Allahhim 14/4) #nsanın yola gelmesi, istekli olarak Allah’a yönelmesine baglıdır. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Allah, isteyeni sapıklıkta bırakır, kendine yöneleni de yola getirir.” (Ra’d 13/27) #yiligi sonsuz Allah, yola geldikten sonra yanlıs isler yapan bir kulunu uyarmadan yoldan çıkmasını onaylamaz. Bu konuda söyle buyurur: “Allah bir cemaati yoluna kabul ettikten sonra, neden sakınacaklarını kendilerine açıkça bildirmeden onları yoldan çıkarması ihtimali yoktur.” (Tevbe 9/115) Sapıtanlar, açık uyarıları dikkate almayanlardır. Böyle bir toplum, önce refaha kavusur, sonra hiç beklemedigi bir anda cezaya çarptırılır. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Ne zaman ki yapılan uyarıları göz ardı ettiler, biz de üzerlerine her seyin kapılarını açıverdik. Kendilerine verilenlerle tam ferahladıkları bir sırada onları kıskıvrak yakaladık. Hepsi bir anda umutsuzluga düstüler.” (En’am 6/44) Allah, uyarılmamıs bir topluma ceza vermez. Bu kodiledigini sapıklıkta bırakır, diledigini de yola getirir. Güçlü olan o, dogru karar veren odur.” Bu meal, hem Arapça dil kurallarına, hem de Kur’an’ın bütünlügüne aykırıdır. Allah diledigini yola getirecek ve diledigini saptıracaksa neden elçi göndersin? Bu durumda elçinin, o toplumun dili ile açıklama yapmasının ne anlamı olur? Böyle anlamsız bir is Allah’a yakıstırılabilir mi? Çeliskiler, “WXYZY[ = ister” fiilinin faili olan “o” zamirini, Arap dili kurallarına aykırı olarak, Allah lafzını gösterir saymaktan kaynaklanmıstır. Halbuki zamir, yanı basında bulunan “]Y^ = kim’i gösterir. Uzagı göstermesi için karine gerekir. Burada böyle bir karine yoktur. Ayetin dogru anlamı söyledir: “... Bundan sonra Allah dileyeni sapıklıkta bırakır, dileyeni de yola getirir...” “Kim yola gelse kendi için gelir. Kim de sapsa kendi aleyhine sapar. Kimse kimsenin günahını çekmez. Bir elçi gönderinceye kadar kimseye azap etmeyiz.” (#sra 17/15) 3- Yanlıs Tevekkül Tevekkül, bir iste aciz kaldıgını kabul edip onu baskasına bırakmaktır9. Allah’a tevekkül ise, bir iste yapabilecegi her seyi yapıp gerisini Allah’a bırakmak olur. Fakat tevekkül zamanla, kendini yormadan “isi Allah’a bırakma” seklinde anlasılmıstır. Bazı âyetler de buna göre yorumlanınca tembellige açık ama gelismelere kapalı ve sorumlulugu Allah’a yükleyen bir davranıs biçimi ortaya çıkmıstır. Halbuki Allah Teâlâ söyle buyurur: “4nsanın çalısmasından baskası kendinin degildir.” (Necm 53/39) “4nsanlardan kimi der ki: “Rabbimiz! Bize ne vereceksen, bu dünyada ver!” Onun Ahirette alacagı bir sey kalmaz. Onlardan kimi de söyle der: “Rabbimiz! Bize bu dünyada güzellik ver, Ahirette de güzellik ver. Bizi o atesin azabından koru! Onlardan her birine kazandıklarından bir pay vardır. Allah hesabı çabuk görür.” (Bakara 2/200-202) Demek ki, dünyayı isteyen çalısmak zorundadır. Hem dünyayı hem ahireti isteyen de çalısmak zorundadır. Çalısmayana bir sey yoktur. Basarının iki sartı vardır; biri istemek, digeri gerekli güce sahip olmaktır.Allah Teâlâ söyle buyurur: “Senin Rabbin rızkı, isteyen ve gücü yeten için yayar. O, kullarının içini bilir ve onları görür.” (#sra 17/30) Yeryüzünde ekmek, peynir, et vs. hazır vaziyette yoktur. Ama Allah, onları elde etme imkanlarını yaratmıstır. Bu imkanları kullanmayanlar, o nimetlere ulasamazlar. O, söyle buyurur: “Allah yeryüzündeki yiyecekleri, dört günde belirlemistir. Bunlar arastıranlar için esit uzaklıktadır.” (Fussilet 41/10) Kim gerekli çalısmayı yaparsa o nimetlere ulasabilir. Bulundugumuz bölgede Allah, hangi nimet ve imkanları yaratmıssa ancak onları bulabiliriz. Allah kendine söyle seslenmemizi istemistir: “… Diledigine hesapsız rızık verirsin.” (Al-i #mran 3/27) #mkanlar bol olsa ama gerekli güce sahip olmazsak veya gücümüz oldugu halde çalısmazsak elimize bir sey geçmez. Bu sebeple gerekli gücü elde etmeli ve basarı için elden geleni yapmalıdır. Kuraklık, asırı yagmur ve deprem gibi afetlere karsı gücümüz olmadıgından o gibi konularda da bütün tedbirleri aldıktan sonra Allah’a tevekkül etmeliyiz. Tefsir ve meallerde bazı ayetlere farklı anlam verilerek, yanlıs tevekkül anlayısı körüklenmistir. Mesela yukarıda mealini verdigimiz #sra 17/30. âyetine söyle meal verilmistir: “Senin Rabbin diledigine rızkı genisletir ve daraltır. O, kullarının içini bilir ve onları görür.”“De ki: “Dogrusu Rabbim, kullarından diledigine rızkı bol verir, diledigine de kısar10” Arapça bakımından dogru anlam söyle olur: “De ki: “Rabbim, kullarından istekli olan ve gücü yeten herkes için rızkı yayar” 4- Allah’ın Affı ile Aldanma Çok kimse, “Allah bize niye azap etsin ki?” “Yarattıgı, besleyip büyüttügü kuluna azap eder mi?” gibi sözlerle kendini aldatır. Kimileri de yaptıkları bazı iyi islerin kurtuluslarına sebep olacagını sanır. Bedir’de Peygamberimizin amcası Abbas ve arkadasları esir olunca Müslümanlar onları müsrik oldukları için ayıplamıslardı. Abbas söyle dedi: “Vallahi biz de Mescid-i Haramı ibadete açık tutar, sıkıntıda olanın sıkıntısını giderir, Kabe’yi korur, hacılara su dagıtırız.” Bunun üzerine su ayet indi11: | |
| | | ((medine)) moderatör
Mesaj Sayısı : 344 Kayıt tarihi : 18/01/09
| Konu: Geri: Allah Teâlâ söyle buyurur Ptsi Mayıs 18, 2009 3:59 pm | |
| Siz, hacca gelenlere su vermeyi, Mescidi Haramı ibadete açık tutmayı, Allah’a ve ahiret gününe inanan ve Allah yolunda cihat eden kisinin yaptıgı ile bir mi tutuyorsunuz? Hayır, Allah katında bunlarbir tutulamazlar. Allah zalimler toplulugunu dogru yola getirmez.” (Tevbe 9/19) Kendini Allah’ın affı ile aldatanların ahiretteki durumu ile ilgili ayetlerden biri sudur: “Yanlıs yapanların elinde bu dünyanın bütün malları ve bir o kadarı daha olsa, kıyamet günündeki azabın verdigi sıkıntıdan kurtulmak için feda ederlerdi. Çünkü onların Allah’tan beklemedikleri seyler, karsılarına çıkacaktır.” (Zümer 39/47) Allah inananları da bir çok imtihandan geçirecektir. O, bu konuda söyle buyuruyor: “Elif, Lam, Mim. 4nsanlar ne sanıyorlar, inandık dediler diye denemeye tabi tutulmadan bırakılacaklar, öyle mi? Dogrusu, biz onlardan öncekileri denedik. Allah, dogru olanları elbette ortaya çıkaracaktır. Elbette yalancıları da ortaya çıkaracaktır. Yoksa, kötülük yapanlar elimizden kurtulacaklarını mı hesap ediyorlar? Ne de kötü karar veriyorlar! Kim Allah’a kavusma umudu içinde ise Allah’ın belirledigi vakit, kesin olarak gelecektir. O isitir ve bilir. Kim cihad ederse cihadı kendi için yapar12. Allah’ın kimseye ihtiyacı yoktur. 4nanan ve iyi isler yapanların kötülüklerini kesin örteriz. Alacakları karsılık da kesin olarak yaptıklarının daha iyisi ile olacaktır.” (Ankebut 29/1-7) Allah’ın Gücü ile Aldanma Bazı kimseler Allah ile ilgili olur olmaz seyler söyler, delil olarak da “Allah’ın buna gücü yetmez mi?” derler. Bu konuda bir Seyh ile aramızda geçen konusma söyledir: Bayındır- Medine’de hacılarla sohbet ederken gaybı Allah’tan baskasının bilemeyeceginden bahsettim. Müridelerinizden bir hanım dedi ki; “öyle diyorsunuz ama biliyorum ki benim seyhim, gece yatakta kaç kere saga sola döndügümü bile bilir.” Seyh Efendi - Allah bildirirse bilemez mi? Allah’ın buna gücü yetmez mi? Bayındır- Allah’ın gücünün yetmedigi ne var ki? Ama onun gücüyle delil getirilmez. Allah dilerse Elçisi Muhammed’i cehenneme, seytanı da cennete koyamaz mı? Onun buna gücü yetmez mi? Seyh Efendi - Elbette yeter. Bayındır- Ama o, seytanı cehenneme koyacagını Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi de cennette Makâm-ı Mahmud denen en üst makama getirecegini bildirmistir13. Artık Allah’ın gücü delil getirilerek buna aykırı bir iddia yapılamaz. “Allah size gaybı bildirecek degildir.” (Al-i #mran 3/179) âyetinden sonra da kimse, Allah’ın gücünü delili getirip bunun aksini iddia edemez MAN man, emn ( ) kökündendir. Emn, korkuyu atıp rahatlama ve güven duyma anlamına gelir. #man, emn içine girmek, yani bir konu ile ilgili korkuları atıp ona güvenmek ve inanmak demektir. Bu sebeple iman, kesin bilgiye dayanmalıdır. Yukarıda belirtildigi gibi Allah konusunda her insan, yakın ve uzak çevresinde yaptıgı gözlemlerle kesin bilgiye ulasır. Kur’ân’da, Allah’ın varlıgını ispatla ilgili ayet olmaması ve peygamberlerin bu konu ile ugrasmamaları bundandır. Allah, emirlerini peygamberleri aracılıgı ile gönderir. Her peygambere, taklit edilmesi imkansız bir belge verir. Bu sebeple o belgeye mucize denir. Mucizeyi görenler, o sahsın Allah’ın peygamberi oldugunda süphe etmezler. Son peygamberin mucizesi Kur’ân’dır. Kur’ân üzerinde düsünen herkes, onun ancak Allah’ın Kitabı olabilecegini anlar. Onu getiren de, zorunlu olarak Allah’ın Peygamberi olacaktır. O zaman Allah’a inanan ve güvenen her insanın, o Kitaba inanması ve güvenmesi kaçınılmaz olur. Allah’ı bilmek ile Allah’a inanmak farklı seylerdir. Tanıdıgınız ve bildiginiz biri için; “ben ona inanmam” dersiniz. Bu, ona güvenmediginizi gösterir. Allah’a inanmak için ona güvenmek gerekir. Ona güvenmek, onun bütün emir ve yasaklarına güvenmekle olur. Herhangi bir konuda gösterilen güvensizlik, imansızlık sayılır. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Ey 4nananlar! Allah’a ve Elçisine inanın. Elçisine indirdigi bu Kitaba ve daha önce indirdigi Kitaplara da inanın. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü göz ardı ederse, gerçekten derin bir sapıklıga düsmüs olur.” (Nisa 4/136)“Ey ehl-i Kitap! Dininizde asırılık etmeyin, Allah hakkında sadece gerçegi söyleyin. Meryem oglu 4sa Mesih, baska degil, yalnızca Allah’ın elçisidir, Meryem’e ulastırdıgı “ol” sözüyle olmustur. O, Allah’tan bir ruhtur. Öyle ise Allah’a ve elçilerine inanın. “Tanrı üçtür” demeyin; bunu söylemekten vazgeçin, böylesi sizin için iyi olur. Allah tek Tanrı’dır, baskası da yoktur. Böyleyken onun çocuga ne ihtiyacı olur!.. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onundur. Koruyucu olarak Allah yeter.” (Nisa SRK VE KÜFÜR Sirk, Allah’a ait bazı özellikleri baska varlıklarda da görerek onlara tanrısal nitelik vermektir. Bu konu yukarıda geçmisti. Asagıda daha genis açıklamalar gelecektir. Küfür, kâfirlik demektir. Kelimenin kökü küfr ve küfûr’dur, örtme ve görmezlikten gelme anlamına gelir. Yapılan iyilikleri görmezlikten gelen kisiye Arapça’da kâfir, Türkçe’de nankör denir. Allah’ın varlıgı açık bir gerçek iken bir çok kimse, onu hesaba katmadan hayatını sürdürür. Allah’ı hesaba katanların bir çogu, iliskilerini aracılarla yürüttügüne inandıgı için onu, bu çerçevenin elverdigi kadar hesaba katar. Kâfir ve müsrik kelimeleri, aynı seyin iki farklı yüzünü gösterir. Yani her kâfir müsrik ve her müsrik kâfirdir. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Ehl-i Kitaptan ve müsriklerden kâfir olanlar, kendilerine gerçekleri açıklayan biri gelinceye kadar çözülecek degillerdir. O, Allah adına gelen bir elçidir; tertemiz sayfalar okur. O sayfalarda kesin ve dogru hükümler vardır”. (Beyyine 98/2-3) Ayette geçen “ = müsrikler” kelimesi marifedir. Belirli bir müsrik kesimi yani ehl-i kitabın dısında kalan müsrikleri ifade eder. Yoksa ehl-i kitabın müsrik olmadıgını göstermez. Çünkü onlardan kâfir olanların müsrik olduklarını gösteren ayetler vardır. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Hahamlarını ve papazlarını, Allah ile kendi aralarında aracı rabler edindiler. Meryem oglu Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, sadece tek bir Tanrı’ya kul olmaları idi. Ondan baska tanrı yoktur. Allah, onların sirkinden uzaktır.” (Tevbe 9/31) Her toplumun geçmisinde bir peygamber vardır. Allah Teâlâ söyle buyuruyor: “Ya Muhammed, seninle o gerçegi (Kur’ân’ı), müjdeci ve uyarıcı olasın diye gönderdik. Her ümmetin geçmisinde bir uyarıcı, kesin vardır.” (Fatır 35/24) Mekke toplumunun geçmisinde #brahim ve #smail peygamberler vardı. Kureysliler #brahim soyundan gelmekle ögünür14, ondan kalma hac ve umre ibadetlerini kesintisiz yerine getirirlerdi. Ama ellerinde ona ait bir ilahi kitap yoktu. Bu sebeple onlar ehl-i kitap degillerdi. Yahudilerin geçmisinde Musa aleyhisselamla birlikte bir çok peygamber ve onlardan kalma Tevrat vardır. Hıristiyanların geçmisinde ise #sa peygamber ve ellerinde #ncil vardır. Bu sebeple onlar ehl-i kitap sayılmıslardır. Tevrat ve #ncil, ilk saflıgı ile korunamamıstır. Ama temel konularda Kur’ân ile ortak hükümleri vardır. Bu sebeple Kur’ân onları, bu temel noktalara çagırır. Allah Teâlâ söyle buyurur;“De ki: “Ey Kitap ehli! Gelin, size göre de bize göre de dogru olan su sözde birleselim; Allah’tan baskasına kul olmayalım. Ona bir seyi ortak kosmayalım. Hiçbirimiz Allah ile kendi arasına birilerini koyarak rabler edinmesin”. Eger yüz çevirirlerse deyin ki: “Sahit olun, biz teslim olmus kimseleriz”. (Al-i #mran 3/64) Mekkeli müsriklerin ve digerlerinin elinde böyle bir metin olmadıgı için onlara, akıllarını ve bilgilerini kullanma çagrısı yapılmıstır. Allah Teâlâ söyle buyurur: “4ste bu, Rabbinin, dosdogru yoludur. Aklını basına alacak kimseler için bu ayetleri uzun uzadıya açıkladık.” (En’am 6/126) “Dogru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra kim bu Elçi‘den ayrılır, inananların yolundan baska bir yola girerse onu döndügü yöne çeviririz ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir dönüs yeridir!” (Nisa 4/115) Tevrat ve #ncil’e sahip olmaları, Yahudi ve Hıristiyanların müsrik olmalarına engel olamamıstır. Önemli olan bir ilahî kitaba sahip olmak degil, ona uymaktır. Elinde Kur’ân olan, hatta onu ezberleyen ve onun ilmini yapan nice müslümanın da sirke düstügünü görüyoruz. Allah’a tam güvenme ve kayıtsız sartsız boyun egme, imanın olmazsa olmaz sartıdır. Ama insanların çogu, Allah’a karsı bazı sartlar ileri sürerler. Kimileri sartları kendileri belirler, kimileri de bozulmus bir dinin veya bir tarikatın ileri sürdügü sartları uygun bulurlar. Kendini veya baskasını, Allah’a sart ileri sürecek seviyede gören, onu o konuda Allah ile esit görmüs ve tanrı edinmis olur. Bunlar zor durumda kaldıkları zaman kostukları bütün sartları unutur ve samimi olarakAllah’a yönelirler. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Denizde basınıza bir sıkıntı gelse, yardıma çagırdıgınız herkes kaybolur; yalnız Allah kalır. Allah sizi kurtarıp karaya çıkardı mı, yüz çevirirsiniz. 4nsan, yapılan iyiligi görmez.” (#sra 17/67) Müsrikler birkaç kısma ayrılırlar: 1- Kendini Tanrı Edinenler Allah’a inanmadıklarını söyleyenlerin tamamı müsriktir. Onların hepsi Allah’ı var ve bir bilir. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Onlara sorsan ki:“Gökleri ve yeri yaratan, Günes’e ve Ay’a boyun egdiren kimdir?” Kesinlikle “Allah’tır” derler. Öyleyse nereden destek alıyor da halden hale giriyorlar15? Allah rızkı, kullarından isteyen ve gerekli güce sahip olan için yayar. Allah her seyi bilir. Onlara sorsan ki; “Gökten su indirip ölü topragı dirilten kimdir?” Süphesiz “Allah’tır” diyeceklerdir. De ki; Allah neylerse güzel eyler. Ama onların çogu bunu düsünmezler.” (Ankebut 29/61- 63) “Desen ki: Gökten ve yerden size rızık veren kim? Ya da isitmeyi ve görmeyi saglayan kim? Kimdir o diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran? Ya her isi çekip çeviren kim? “Allah’tır” diyeceklerdir. De ki; öyleyse hiç sakınmaz mısınız? 4ste sizin gerçek Rabbiniz Allah’tır. Hakkın ötesi sapıklık degildir de ya nedir? Nasıl da döndürülüyorsunuz?” (Yunus 10/31-32)Allah, Adem’e secde emri verince #blis, kendi sartlarına uymadıgı için secde etmemisti. Konu ile ilgili ayetler söyledir: “Bir gün Rabbin meleklere demisti ki: “Ben, kurumus çamurdan, degisken kara balçıktan bir insan yaratacagım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üfledigim zaman ona secde edin. ”Bütün melekler hemen topluca secde ettiler. 4blis öyle yapmadı. O, secde edenlere katılmamakta direndi. Allah dedi ki: “4blis! Senin neyin var ki, onlarla birlikte secde etmedin?” Dedi ki, “Kıvamına gelmis ve kurumus kara balçıktan yarattıgın insana secde edemem.” Allah dedi ki, “Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. (Hicr 15/28-34) “O, direnmis, büyüklük taslamıs ve kâfirlerden olmustu.” (Bakara 2/34) #blis’in büyüklük taslaması Adem’e degil, Allah’a karsıydı. Çünkü uygun bulmadıgı, Allah’ın emriydi. Bu yüzden Allah ona, “..4n oradan, orada büyüklenmek sana düsmez; çık, sen alçagın tekisin” demisti. (Araf 7/13) #blis, Allah’ın ne varlıgını, ne birligini inkar etmistir. Sapık sayıldıktan sonra bile söyle demistir: “..Dogrusu ben Allah’tan korkarım, Allah’ın cezası pek agırdır.” (Enfal 8/48) #blis ahirete de inanır. Çünkü kovulunca söyle demisti: “Rabbim! Hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.” (Hicr 15/36) Allah’ı, melekleri ve ahirette yeniden dirilmeyi kabul eden böyle birine bir çok kimse “iyi Müslüman” diye bakabilir. Üstelik #blis kâfir oldugu zaman, ne inanacagı bir peygamber ne de indirilmis kitap vardı. Onun kâfirligi, bir konuda Allah’a sart ileri sürmesi ile basladı. Tanrı tanımaz denen ateistler de öyledir. Onlar da her konuda, kendi sartlarına uyarlar. Allah’ın emirlerinden kendilerine uygun geleni begenir, gelmeyeni reddederler. Sıkısınca da Allah’a sıgınır ve ondan yardım isterler. Bunların tanrısı önce kendileri, sonra Allah’tır. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Kendi arzusunu kendine tanrı edineni görmen gerekmez mi? Ona sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen zannediyor musun ki, onların çogu söz dinler veya aklını çalıstırır? Onlar; koyun, sıgır ve deve gibidirler; hayır, daha düsük seviyededirler.” (Furkan 25/43-44) “Kendi arzusunu kendine tanrı edineni görebildin mi? Bilgili oldugu halde Allah onu sapık saymıs, kulagına ve kalbine izler koymus, gözünün önünde perde olusturmustur. Allah sapık saydıktan sonra onu kim yola gelmis kabul edebilir? Kafanızı kullanmaz mısınız?” (Casiye 45/23) Herkeste ebedi yasama duygusu vardır. Her insan, hiç ölmeyecekmis gibi davranır. Ahiret inancı bu duyguyu tatmin eder. Kendini tanrı edinenlerinden kimileri duygularını reenkarnasyon ile tatmine çalısırlar. Yani öleceklerini ve yeni bir bedenle tekrar dirileceklerini söylerler. “Derler ki; “Bu dünyadaki hayatımızdan baskası yoktur. Ölürüz ve diriliriz; bizi mahveden, sadece yaslanmadır.” Onların bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece tahmin yürütürler.” (Casiye 45/24)Kimileri de ölümle her seyin bitecegini ve hesap gününün yalan oldugunu söyleyerek duygularını bastırmaya çalısırlar. Allah Teâlâ söyle buyurur: “O yalan sayanların, o gün baslarına gelecek var! Hesap gününü yalan sayanlar var ya, iste onların… Onu, taskınlık eden ve günaha düskün olanlardan baskası yalan saymaz. Onlara ayetlerimiz okununca “Eskilerin masalları…” derler. Yok, öyle degil; aslında onların yapıp ettikleri seyler kalplerini paslandırmıstır. Onlar o gün Rablerinden uzak kalacaklardır. Sonra onlar Cehennemde kızartılacaklardır. Sonra onlara söyle denecektir: “Sizin yalan sayıp durdugunuz iste budur.” (Mutaffifîn 83/10-18) | |
| | | | Allah Teâlâ söyle buyurur | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|