MeDinE~Fm Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MeDinE~Fm Forum

İslami MeDinE~Fm Forum Radyomuzu dinlemek için...( http://www.vahdetfm.com/radyo.htm )....adresine girebilirsiniz...
 
MedinefmAnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Allah Teâlâ söyle buyurur

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
((medine))
moderatör
((medine))


Mesaj Sayısı : 344
Kayıt tarihi : 18/01/09

Allah Teâlâ söyle buyurur Empty
MesajKonu: Allah Teâlâ söyle buyurur   Allah Teâlâ söyle buyurur Icon_minitimePtsi Mayıs 18, 2009 3:58 pm

Allah Teâlâ söyle buyurur:
“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini düsünün.
Size gökten ve yerden rızık veren, Allah’tan baska
bir yaratıcı mı var? Hayır, ondan baska tanrı yoktur.
Nasıl iftiraya sürükleniyorsunuz?
Sana yalan söylerlerse senden önce nice peygambere
de yalan söylendi. Her isin sonu Allah’a
varır.
Ey insanlar! Allah’ın verdigi söz dogrudur; sakın
sizi bu hayat aldatmasın. O çok aldatan (seytan),
sakın sizi Allah ile aldatmasın.
O Seytan size düsmandır; onu düsman bilin. O,
kendine taraf olanı, çılgın alevlere arkadas olmaya
çagırır.
Bu uyarıları göz ardı edenler, çetin bir azap görürler.
4nanan ve iyi isler yapanları da bagıs ve büyük
bir ödül beklemektedir.” (Fatır 35/3-7)
“De ki: “Su ortaklarınıza, Allah ile aranıza koyup
yardıma çagırdıklarınıza dönüp baktınız mı? Gösterin
bana, onlar bu toprakların hangi parçasını
yaratmıslardır? Yoksa göklerde ortaklıkları mı var?
Ya da onlara yazılı bir belge verdik de ondaki açık
hükümlere göre mi davranıyorlar? Hayır; bu zalimlerden
birinin digerine verdigi söz, onu aldatma
dısında bir anlam tasımaz.” (Fatır 35/40)
“Ey insanlar! Rabbinizden sakının; bir günün
korkusunu tasıyın ki,, o gün ne baba oglu adına
ödeme yapabilecek, ne de ogul babası adına bir
ödemede bulunabilecektir. Allah’ın verdigi söz
dogrudur; sakın bu hayat sizi aldatmasın. O çok
aldatan (seytan), sakın sizi Allah ile aldatmasın.”
(Lokman 31/33)
Allah ile aldatmanın birkaç sekli vardır:
1- Allah ile Peygamberlerini Ayırma
Daha önce üzerinde duruldugu gibi her insan Allah’a
inanır ve bu inancını bir sekilde ifade eder. Tanrıtanımaz
diye adlandırılan ateist de öyledir. Adına ister
Doga, ister Gök Tanrı isterse ne denirse densin, Allah’ı
inkar mümkün olmadıgından tanrıtanımaz, babasını
tanımazlık edene benzer. O, sıkısınca nasıl babasının
destegini ararsa bu da Allah’ın destegini arar.
Allah’ın her sey vermesini ama emir vermemesini ister.
Böyle birinin peygambere inanması beklenemez.
Allah Teâlâ söyle buyurur:
“Allah’ı ve peygamberlerini göz ardı eden, Allah’la
peygamberleri arasını ayırmak isteyen, Allah’a
inanır peygamberi tanımayız, diyen ve ikisi
arasında bir yol tutmak isteyenler, iste onlar gerçek
kâfirlerdir. O kâfirlere asagılayıcı bir azap hazırlamısızdır.
Allah’a ve peygamberlerine inananlara
ve onlardan birini digerinden ayırmayanlara gelince
Allah, iste onları ödüllendirecektir. Allah
bagıslar, ikramı çoktur.” (Nisa 4/150- 152)
Peygamber tanımayanlarla yaptıgımız bazı görüsmeler
söyledir:
Peygamber tanımaz- Benim Allah’ıma inancım sonsuzdur.
Bayındır- Allah’a herkes inanır, bu her insan için ka23
çınılmazdır.
Peygamber tanımaz- Ben zaman zaman Allah’ıma
sıgınır, onun yardım ve destegini isterim. Böyle yaptıgım
zaman rahatlar, mutlu olurum.
Bayındır- Bunu herkes yapar. Zor olan Allah’ın emirlerine
uymak, yani Peygambere uymaktır. Siz Peygambere
uyma yerine gönlünüzce yasamak istiyorsunuz
degil mi?
Peygamber tanımaz- Elbette. Hayat benim hayatım;
buna kim karısabilir?
Bayındır- O hayatı veren Allah karısamaz mı? #ste
Allah’ın elçileri, onun bu konu ile ilgili emirlerini getirirler.
Peygamber tanımaz- Ama bu konuda, bir biriyle tutarsız,
saçma sapan çok sey duydum. Bunların bir çogu
hurafeden ibaret, sonradan uydurulmus seyler.
Bayındır- Dogru karar vermenin yolu, dini kaynagından
ögrenmektir. Dinin kaynagı Kur’ân’dır. Kur’ân’ı
anlayarak okuyun. Eger onun, ancak Allah’ın kitabı
olabilecegi kanaatine varırsanız, Muhammed
aleyhisselamın da Allah’ın Elçisi olduguna inanmak
zorunda kalırsınız.
Eski bir peygamber tanımaz- Ben ateisttim. Eger
insanların din adına anlattıklarına baksaydım dinsiz
kalırdım. Ben tıp doktoruyum. Bir gün Kur’ân’ı aldım
ve inceledim. Maksadım Kur’ân’ın gerçekten Allah’ın
kitabı olup olmadıgını anlamaktı. Orada tıpla, bilhassa
çocugun ana rahminde geçirdigi safhalarla ilgili öyle
bilgiler buldum ki, bunların o devirde bilinmesi mümkün
degildi. Daha baska seyler de gördüm ve kesin
olarak anladım ki, bu Allah’ın kitabıdır. #ste o zamanmüslüman oldum.
Bayındır- #ste böyle yapmak gerekir. Baskalarına
bakarak degil, düsünerek ve arastırarak karar vermek
gerekir. Bunun olmazsa olmaz sartı, Kur’ân’ı anlayarak
incelemektir.
2- Sorumlulugu Allah’a Yükleme
Bir çok kimse yaptıgı yanlısların sorumlulugunu Allah’a
yükler. Allah Teâlâ söyle buyurur:
“Sirke düsmüs olanlar söyle diyeceklerdir: “Eger
Allah dileseydi sirke düsmezdik, babalarımız da
öyle. Hiçbir seyi haram da kılmazdık.” Onlardan
öncekiler de aynı yalanı söylediler de baskınımıza
ugradılar. De ki, “Elinizde, gösterebileceginiz bir
bilgi var mı?” Siz ancak kuruntuya uyuyor ve sadece
tahmin yürütüyorsunuz. De ki: “En kapsamlı
delil Allah’ınkidir. O dileseydi hepinizi yola getirirdi”.
(En’am 6/148-149)
Allah’ın dilemesi yani iradesi iki türlüdür; biri tesriî,
digeri tekvînî iradedir. Tekvînî irâde Allah’ın bir seyi
yaratma konusundaki iradesidir. Yaratmak istedigi seye,
“ol” deyince oluverir. Allah Teâlâ söyle buyurur:
“Bir seyi istedigi zaman onun isi sadece “ol”
demektir; o is hemen oluverir.” (Yasin 36/ 82)
Allah’ın tesriî iradesi ise insanların davranısları ile ilgili
iradesidir. O, koydugu kanun ve kurallara uyulmasını
ister ama kimseyi zorlamaz. Bu iradenin yerine
gelmesi, insanın gayretine baglıdır. Allah Teâlâ söyle
buyurur:sın, isteyen de göz ardı etsin. Ama biz, yanlıs yapanlara
öyle bir ates hazırladık ki, dumanı onları
içine alacaktır. yardım isterlerse, erimis maden
gibi yüzleri kavuran su ile yardımlarına kosulacaktır.
Ne kötü içecek ve ne fena birliktelik!” (Kehf 18/29)
Allah Teâlâ, din konusunda baskı yapmadıgı gibi
kimsenin baskı yapmasına da razı olmaz. O bu konuda
Muhammed aleyhisselamı söyle uyarmıstır:
“Rabbin dilese, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan
inanır. 4nanıncaya kadar insanları, sen mi baskı
altında tutacaksın?” (Yunus 10/99)
“Onların yüz çevirmesi sana agır geldiginde yeri
delmeye veya göge merdiven dayamaya ve onlara
bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa hiç durma!
Allah dilese onları kolayca dogru yolda toplayıverir.
Sakın ha, cahillerden olma!” (En’am 6/35)
Allah Teâlâ, istekli olmayan hiç kimseyi yola getirmez.
O, söyle buyurur:
“Allah kâfir toplumu yola getirmez.“ (Maide 5/67)
“Allah zalim toplumu yola getirmez“ (Tevbe 9/199)
“Allah fasık toplumu yola getirmez. “ (Tevbe 9/24)
Allah, yalnızca istekli olanları yola getirir. Bu konuda
söyle buyuruyor:
“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik
ki, onlara açıklamayı iyi yapsın. Bundan sonra
Allah dileyeni sapıklıkta bırakır, dileyeni de yola
getirir8. Güçlü olan o, dogru karar veren odur.” (#bra-
8 Ulasabildigimiz mealler ayete su anlamı vermislerdir: “Biz, her elçiyi kendi
toplumunun dili ile gönderdik ki, onlara iyice açıklasın. Bundan sonra Allahhim 14/4)
#nsanın yola gelmesi, istekli olarak Allah’a yönelmesine
baglıdır. Allah Teâlâ söyle buyurur:
“Allah, isteyeni sapıklıkta bırakır, kendine yöneleni
de yola getirir.” (Ra’d 13/27)
#yiligi sonsuz Allah, yola geldikten sonra yanlıs isler
yapan bir kulunu uyarmadan yoldan çıkmasını onaylamaz.
Bu konuda söyle buyurur:
“Allah bir cemaati yoluna kabul ettikten sonra,
neden sakınacaklarını kendilerine açıkça bildirmeden
onları yoldan çıkarması ihtimali yoktur.”
(Tevbe 9/115)
Sapıtanlar, açık uyarıları dikkate almayanlardır. Böyle
bir toplum, önce refaha kavusur, sonra hiç beklemedigi
bir anda cezaya çarptırılır. Allah Teâlâ söyle
buyurur:
“Ne zaman ki yapılan uyarıları göz ardı ettiler, biz
de üzerlerine her seyin kapılarını açıverdik. Kendilerine
verilenlerle tam ferahladıkları bir sırada onları
kıskıvrak yakaladık. Hepsi bir anda umutsuzluga
düstüler.” (En’am 6/44)
Allah, uyarılmamıs bir topluma ceza vermez. Bu kodiledigini
sapıklıkta bırakır, diledigini de yola getirir. Güçlü olan o, dogru karar
veren odur.”
Bu meal, hem Arapça dil kurallarına, hem de Kur’an’ın bütünlügüne aykırıdır.
Allah diledigini yola getirecek ve diledigini saptıracaksa neden elçi göndersin? Bu
durumda elçinin, o toplumun dili ile açıklama yapmasının ne anlamı olur? Böyle
anlamsız bir is Allah’a yakıstırılabilir mi?
Çeliskiler, “WXYZY[ = ister” fiilinin faili olan “o” zamirini, Arap dili kurallarına aykırı
olarak, Allah lafzını gösterir saymaktan kaynaklanmıstır. Halbuki zamir, yanı
basında bulunan “]Y^ = kim’i gösterir. Uzagı göstermesi için karine gerekir. Burada
böyle bir karine yoktur. Ayetin dogru anlamı söyledir: “... Bundan sonra Allah
dileyeni sapıklıkta bırakır, dileyeni de yola getirir...”
“Kim yola gelse kendi için gelir. Kim de sapsa
kendi aleyhine sapar. Kimse kimsenin günahını
çekmez. Bir elçi gönderinceye kadar kimseye azap
etmeyiz.” (#sra 17/15)
3- Yanlıs Tevekkül
Tevekkül, bir iste aciz kaldıgını kabul edip onu baskasına
bırakmaktır9. Allah’a tevekkül ise, bir iste yapabilecegi
her seyi yapıp gerisini Allah’a bırakmak olur.
Fakat tevekkül zamanla, kendini yormadan “isi Allah’a
bırakma” seklinde anlasılmıstır. Bazı âyetler de buna
göre yorumlanınca tembellige açık ama gelismelere
kapalı ve sorumlulugu Allah’a yükleyen bir davranıs
biçimi ortaya çıkmıstır. Halbuki Allah Teâlâ söyle buyurur:
“4nsanın çalısmasından baskası kendinin
degildir.” (Necm 53/39)
“4nsanlardan kimi der ki: “Rabbimiz! Bize ne vereceksen,
bu dünyada ver!” Onun Ahirette alacagı
bir sey kalmaz. Onlardan kimi de söyle der: “Rabbimiz!
Bize bu dünyada güzellik ver, Ahirette de
güzellik ver. Bizi o atesin azabından koru!
Onlardan her birine kazandıklarından bir pay
vardır. Allah hesabı çabuk görür.” (Bakara 2/200-202)
Demek ki, dünyayı isteyen çalısmak zorundadır.
Hem dünyayı hem ahireti isteyen de çalısmak zorundadır.
Çalısmayana bir sey yoktur. Basarının iki sartı
vardır; biri istemek, digeri gerekli güce sahip olmaktır.Allah Teâlâ söyle buyurur: “Senin Rabbin rızkı, isteyen
ve gücü yeten için yayar. O, kullarının içini
bilir ve onları görür.” (#sra 17/30)
Yeryüzünde ekmek, peynir, et vs. hazır vaziyette
yoktur. Ama Allah, onları elde etme imkanlarını yaratmıstır.
Bu imkanları kullanmayanlar, o nimetlere ulasamazlar.
O, söyle buyurur: “Allah yeryüzündeki yiyecekleri,
dört günde belirlemistir. Bunlar arastıranlar
için esit uzaklıktadır.” (Fussilet 41/10) Kim gerekli
çalısmayı yaparsa o nimetlere ulasabilir.
Bulundugumuz bölgede Allah, hangi nimet ve imkanları
yaratmıssa ancak onları bulabiliriz. Allah kendine
söyle seslenmemizi istemistir: “… Diledigine hesapsız
rızık verirsin.” (Al-i #mran 3/27)
#mkanlar bol olsa ama gerekli güce sahip olmazsak
veya gücümüz oldugu halde çalısmazsak elimize bir
sey geçmez. Bu sebeple gerekli gücü elde etmeli ve
basarı için elden geleni yapmalıdır. Kuraklık, asırı
yagmur ve deprem gibi afetlere karsı gücümüz olmadıgından
o gibi konularda da bütün tedbirleri aldıktan
sonra Allah’a tevekkül etmeliyiz.
Tefsir ve meallerde bazı ayetlere farklı anlam verilerek,
yanlıs tevekkül anlayısı körüklenmistir. Mesela
yukarıda mealini verdigimiz #sra 17/30. âyetine söyle
meal verilmistir:
“Senin Rabbin diledigine rızkı genisletir ve daraltır.
O, kullarının içini bilir ve onları görür.”“De ki: “Dogrusu Rabbim, kullarından diledigine rızkı
bol verir, diledigine de kısar10”
Arapça bakımından dogru anlam söyle olur:
“De ki: “Rabbim, kullarından istekli olan ve gücü
yeten herkes için rızkı yayar”
4- Allah’ın Affı ile Aldanma
Çok kimse, “Allah bize niye azap etsin ki?” “Yarattıgı,
besleyip büyüttügü kuluna azap eder mi?” gibi sözlerle
kendini aldatır. Kimileri de yaptıkları bazı iyi islerin kurtuluslarına
sebep olacagını sanır. Bedir’de Peygamberimizin
amcası Abbas ve arkadasları esir olunca Müslümanlar
onları müsrik oldukları için ayıplamıslardı.
Abbas söyle dedi: “Vallahi biz de Mescid-i Haramı ibadete
açık tutar, sıkıntıda olanın sıkıntısını giderir, Kabe’yi
korur, hacılara su dagıtırız.” Bunun üzerine su
ayet indi11:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
((medine))
moderatör
((medine))


Mesaj Sayısı : 344
Kayıt tarihi : 18/01/09

Allah Teâlâ söyle buyurur Empty
MesajKonu: Geri: Allah Teâlâ söyle buyurur   Allah Teâlâ söyle buyurur Icon_minitimePtsi Mayıs 18, 2009 3:59 pm

Siz, hacca gelenlere su vermeyi, Mescidi Haramı
ibadete açık tutmayı, Allah’a ve ahiret gününe inanan
ve Allah yolunda cihat eden kisinin yaptıgı ile
bir mi tutuyorsunuz? Hayır, Allah katında bunlarbir tutulamazlar. Allah zalimler toplulugunu dogru
yola getirmez.” (Tevbe 9/19)
Kendini Allah’ın affı ile aldatanların ahiretteki durumu
ile ilgili ayetlerden biri sudur: “Yanlıs yapanların elinde
bu dünyanın bütün malları ve bir o kadarı daha
olsa, kıyamet günündeki azabın verdigi sıkıntıdan
kurtulmak için feda ederlerdi. Çünkü onların Allah’tan
beklemedikleri seyler, karsılarına çıkacaktır.”
(Zümer 39/47)
Allah inananları da bir çok imtihandan geçirecektir.
O, bu konuda söyle buyuruyor:
“Elif, Lam, Mim. 4nsanlar ne sanıyorlar, inandık
dediler diye denemeye tabi tutulmadan bırakılacaklar,
öyle mi?
Dogrusu, biz onlardan öncekileri denedik. Allah,
dogru olanları elbette ortaya çıkaracaktır. Elbette
yalancıları da ortaya çıkaracaktır.
Yoksa, kötülük yapanlar elimizden kurtulacaklarını
mı hesap ediyorlar? Ne de kötü karar veriyorlar!
Kim Allah’a kavusma umudu içinde ise Allah’ın
belirledigi vakit, kesin olarak gelecektir. O isitir ve
bilir.
Kim cihad ederse cihadı kendi için yapar12. Allah’ın
kimseye ihtiyacı yoktur.
4nanan ve iyi isler yapanların kötülüklerini kesin
örteriz. Alacakları karsılık da kesin olarak yaptıklarının
daha iyisi ile olacaktır.” (Ankebut 29/1-7)
Allah’ın Gücü ile Aldanma
Bazı kimseler Allah ile ilgili olur olmaz seyler söyler,
delil olarak da “Allah’ın buna gücü yetmez mi?” derler.
Bu konuda bir Seyh ile aramızda geçen konusma söyledir:
Bayındır- Medine’de hacılarla sohbet ederken gaybı
Allah’tan baskasının bilemeyeceginden bahsettim.
Müridelerinizden bir hanım dedi ki; “öyle diyorsunuz
ama biliyorum ki benim seyhim, gece yatakta kaç kere
saga sola döndügümü bile bilir.”
Seyh Efendi - Allah bildirirse bilemez mi? Allah’ın
buna gücü yetmez mi?
Bayındır- Allah’ın gücünün yetmedigi ne var ki?
Ama onun gücüyle delil getirilmez. Allah dilerse Elçisi
Muhammed’i cehenneme, seytanı da cennete koyamaz
mı? Onun buna gücü yetmez mi?
Seyh Efendi - Elbette yeter.
Bayındır- Ama o, seytanı cehenneme koyacagını
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi de cennette
Makâm-ı Mahmud denen en üst makama getirecegini
bildirmistir13. Artık Allah’ın gücü delil getirilerek buna
aykırı bir iddia yapılamaz. “Allah size gaybı bildirecek
degildir.” (Al-i #mran 3/179) âyetinden sonra da kimse,
Allah’ın gücünü delili getirip bunun aksini iddia edemez
MAN
man, emn ( ) kökündendir. Emn, korkuyu atıp
rahatlama ve güven duyma anlamına gelir. #man, emn
içine girmek, yani bir konu ile ilgili korkuları atıp ona
güvenmek ve inanmak demektir. Bu sebeple iman,
kesin bilgiye dayanmalıdır. Yukarıda belirtildigi gibi
Allah konusunda her insan, yakın ve uzak çevresinde
yaptıgı gözlemlerle kesin bilgiye ulasır. Kur’ân’da, Allah’ın
varlıgını ispatla ilgili ayet olmaması ve peygamberlerin
bu konu ile ugrasmamaları bundandır.
Allah, emirlerini peygamberleri aracılıgı ile gönderir.
Her peygambere, taklit edilmesi imkansız bir belge
verir. Bu sebeple o belgeye mucize denir. Mucizeyi
görenler, o sahsın Allah’ın peygamberi oldugunda
süphe etmezler. Son peygamberin mucizesi
Kur’ân’dır. Kur’ân üzerinde düsünen herkes, onun
ancak Allah’ın Kitabı olabilecegini anlar. Onu getiren
de, zorunlu olarak Allah’ın Peygamberi olacaktır. O
zaman Allah’a inanan ve güvenen her insanın, o Kitaba
inanması ve güvenmesi kaçınılmaz olur.
Allah’ı bilmek ile Allah’a inanmak farklı seylerdir. Tanıdıgınız
ve bildiginiz biri için; “ben ona inanmam” dersiniz.
Bu, ona güvenmediginizi gösterir. Allah’a inanmak
için ona güvenmek gerekir. Ona güvenmek, onun
bütün emir ve yasaklarına güvenmekle olur. Herhangi
bir konuda gösterilen güvensizlik, imansızlık sayılır.
Allah Teâlâ söyle buyurur:
“Ey 4nananlar! Allah’a ve Elçisine inanın. Elçisine
indirdigi bu Kitaba ve daha önce indirdigi Kitaplara
da inanın. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini
ve ahiret gününü göz ardı ederse, gerçekten
derin bir sapıklıga düsmüs olur.” (Nisa 4/136)“Ey ehl-i Kitap! Dininizde asırılık etmeyin, Allah
hakkında sadece gerçegi söyleyin. Meryem oglu
4sa Mesih, baska degil, yalnızca Allah’ın elçisidir,
Meryem’e ulastırdıgı “ol” sözüyle olmustur. O, Allah’tan
bir ruhtur. Öyle ise Allah’a ve elçilerine inanın.
“Tanrı üçtür” demeyin; bunu söylemekten
vazgeçin, böylesi sizin için iyi olur. Allah tek Tanrı’dır,
baskası da yoktur. Böyleyken onun çocuga
ne ihtiyacı olur!.. Göklerde ne var, yerde ne varsa
hepsi onundur. Koruyucu olarak Allah yeter.” (Nisa
SRK VE KÜFÜR
Sirk, Allah’a ait bazı özellikleri baska varlıklarda da
görerek onlara tanrısal nitelik vermektir. Bu konu yukarıda
geçmisti. Asagıda daha genis açıklamalar gelecektir.
Küfür, kâfirlik demektir. Kelimenin kökü küfr ve
küfûr’dur, örtme ve görmezlikten gelme anlamına gelir.
Yapılan iyilikleri görmezlikten gelen kisiye Arapça’da
kâfir, Türkçe’de nankör denir. Allah’ın varlıgı açık bir
gerçek iken bir çok kimse, onu hesaba katmadan hayatını
sürdürür. Allah’ı hesaba katanların bir çogu, iliskilerini
aracılarla yürüttügüne inandıgı için onu, bu çerçevenin
elverdigi kadar hesaba katar.
Kâfir ve müsrik kelimeleri, aynı seyin iki farklı yüzünü
gösterir. Yani her kâfir müsrik ve her müsrik kâfirdir.
Allah Teâlâ söyle buyurur: “Ehl-i Kitaptan ve müsriklerden
kâfir olanlar, kendilerine gerçekleri açıklayan
biri gelinceye kadar çözülecek degillerdir.
O, Allah adına gelen bir elçidir; tertemiz sayfalar
okur. O sayfalarda kesin ve dogru hükümler vardır”. (Beyyine 98/2-3)
Ayette geçen “ = müsrikler” kelimesi marifedir.
Belirli bir müsrik kesimi yani ehl-i kitabın dısında kalan
müsrikleri ifade eder. Yoksa ehl-i kitabın müsrik olmadıgını
göstermez. Çünkü onlardan kâfir olanların müsrik
olduklarını gösteren ayetler vardır. Allah Teâlâ söyle
buyurur: “Hahamlarını ve papazlarını, Allah ile
kendi aralarında aracı rabler edindiler. Meryem oglu
Mesih’i de öyle. Oysa onlara verilen emir, sadece
tek bir Tanrı’ya kul olmaları idi. Ondan baska
tanrı yoktur. Allah, onların sirkinden uzaktır.” (Tevbe
9/31)
Her toplumun geçmisinde bir peygamber vardır. Allah
Teâlâ söyle buyuruyor: “Ya Muhammed, seninle
o gerçegi (Kur’ân’ı), müjdeci ve uyarıcı olasın diye
gönderdik. Her ümmetin geçmisinde bir uyarıcı,
kesin vardır.” (Fatır 35/24) Mekke toplumunun geçmisinde
#brahim ve #smail peygamberler vardı. Kureysliler
#brahim soyundan gelmekle ögünür14, ondan kalma
hac ve umre ibadetlerini kesintisiz yerine getirirlerdi.
Ama ellerinde ona ait bir ilahi kitap yoktu. Bu sebeple
onlar ehl-i kitap degillerdi. Yahudilerin geçmisinde Musa
aleyhisselamla birlikte bir çok peygamber ve onlardan
kalma Tevrat vardır. Hıristiyanların geçmisinde ise
#sa peygamber ve ellerinde #ncil vardır. Bu sebeple
onlar ehl-i kitap sayılmıslardır.
Tevrat ve #ncil, ilk saflıgı ile korunamamıstır. Ama
temel konularda Kur’ân ile ortak hükümleri vardır. Bu
sebeple Kur’ân onları, bu temel noktalara çagırır. Allah
Teâlâ söyle buyurur;“De ki: “Ey Kitap ehli! Gelin, size göre de bize
göre de dogru olan su sözde birleselim; Allah’tan
baskasına kul olmayalım. Ona bir seyi ortak kosmayalım.
Hiçbirimiz Allah ile kendi arasına birilerini
koyarak rabler edinmesin”. Eger yüz çevirirlerse
deyin ki: “Sahit olun, biz teslim olmus kimseleriz”.
(Al-i #mran 3/64)
Mekkeli müsriklerin ve digerlerinin elinde böyle bir
metin olmadıgı için onlara, akıllarını ve bilgilerini kullanma
çagrısı yapılmıstır. Allah Teâlâ söyle buyurur:
“4ste bu, Rabbinin, dosdogru yoludur. Aklını basına
alacak kimseler için bu ayetleri uzun uzadıya
açıkladık.” (En’am 6/126)
“Dogru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra
kim bu Elçi‘den ayrılır, inananların yolundan baska
bir yola girerse onu döndügü yöne çeviririz ve cehenneme
sokarız. Orası ne kötü bir dönüs yeridir!”
(Nisa 4/115)
Tevrat ve #ncil’e sahip olmaları, Yahudi ve Hıristiyanların
müsrik olmalarına engel olamamıstır. Önemli olan
bir ilahî kitaba sahip olmak degil, ona uymaktır.
Elinde Kur’ân olan, hatta onu ezberleyen ve onun ilmini
yapan nice müslümanın da sirke düstügünü görüyoruz.
Allah’a tam güvenme ve kayıtsız sartsız boyun egme,
imanın olmazsa olmaz sartıdır. Ama insanların
çogu, Allah’a karsı bazı sartlar ileri sürerler. Kimileri
sartları kendileri belirler, kimileri de bozulmus bir dinin
veya bir tarikatın ileri sürdügü sartları uygun bulurlar.
Kendini veya baskasını, Allah’a sart ileri sürecek seviyede
gören, onu o konuda Allah ile esit görmüs ve
tanrı edinmis olur. Bunlar zor durumda kaldıkları zaman
kostukları bütün sartları unutur ve samimi olarakAllah’a yönelirler. Allah Teâlâ söyle buyurur: “Denizde
basınıza bir sıkıntı gelse, yardıma çagırdıgınız herkes
kaybolur; yalnız Allah kalır. Allah sizi kurtarıp
karaya çıkardı mı, yüz çevirirsiniz. 4nsan, yapılan
iyiligi görmez.” (#sra 17/67)
Müsrikler birkaç kısma ayrılırlar:
1- Kendini Tanrı Edinenler
Allah’a inanmadıklarını söyleyenlerin tamamı müsriktir.
Onların hepsi Allah’ı var ve bir bilir. Allah Teâlâ
söyle buyurur:
“Onlara sorsan ki:“Gökleri ve yeri yaratan, Günes’e
ve Ay’a boyun egdiren kimdir?” Kesinlikle
“Allah’tır” derler. Öyleyse nereden destek alıyor da
halden hale giriyorlar15? Allah rızkı, kullarından
isteyen ve gerekli güce sahip olan için yayar. Allah
her seyi bilir. Onlara sorsan ki; “Gökten su indirip
ölü topragı dirilten kimdir?” Süphesiz “Allah’tır”
diyeceklerdir. De ki; Allah neylerse güzel eyler.
Ama onların çogu bunu düsünmezler.” (Ankebut 29/61-
63)
“Desen ki: Gökten ve yerden size rızık veren
kim? Ya da isitmeyi ve görmeyi saglayan kim?
Kimdir o diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden
çıkaran? Ya her isi çekip çeviren kim? “Allah’tır”
diyeceklerdir. De ki; öyleyse hiç sakınmaz mısınız?
4ste sizin gerçek Rabbiniz Allah’tır. Hakkın ötesi
sapıklık degildir de ya nedir? Nasıl da döndürülüyorsunuz?”
(Yunus 10/31-32)Allah, Adem’e secde emri verince #blis, kendi sartlarına
uymadıgı için secde etmemisti. Konu ile ilgili ayetler
söyledir:
“Bir gün Rabbin meleklere demisti ki: “Ben, kurumus
çamurdan, degisken kara balçıktan bir insan
yaratacagım. Onu düzenleyip içine ruhumdan
üfledigim zaman ona secde edin. ”Bütün melekler
hemen topluca secde ettiler. 4blis öyle yapmadı. O,
secde edenlere katılmamakta direndi. Allah dedi
ki: “4blis! Senin neyin var ki, onlarla birlikte secde
etmedin?” Dedi ki, “Kıvamına gelmis ve kurumus
kara balçıktan yarattıgın insana secde edemem.”
Allah dedi ki, “Öyleyse çık oradan, çünkü
sen kovuldun. (Hicr 15/28-34)
“O, direnmis, büyüklük taslamıs ve kâfirlerden
olmustu.” (Bakara 2/34)
#blis’in büyüklük taslaması Adem’e degil, Allah’a karsıydı.
Çünkü uygun bulmadıgı, Allah’ın emriydi. Bu
yüzden Allah ona, “..4n oradan, orada büyüklenmek
sana düsmez; çık, sen alçagın tekisin” demisti. (Araf
7/13)
#blis, Allah’ın ne varlıgını, ne birligini inkar etmistir.
Sapık sayıldıktan sonra bile söyle demistir:
“..Dogrusu ben Allah’tan korkarım, Allah’ın cezası
pek agırdır.” (Enfal 8/48)
#blis ahirete de inanır. Çünkü kovulunca söyle demisti:
“Rabbim! Hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne
kadar bana süre tanı.” (Hicr 15/36)
Allah’ı, melekleri ve ahirette yeniden dirilmeyi kabul
eden böyle birine bir çok kimse “iyi Müslüman” diye
bakabilir. Üstelik #blis kâfir oldugu zaman, ne inanacagı bir peygamber ne de indirilmis kitap vardı. Onun
kâfirligi, bir konuda Allah’a sart ileri sürmesi ile basladı.
Tanrı tanımaz denen ateistler de öyledir. Onlar da
her konuda, kendi sartlarına uyarlar. Allah’ın emirlerinden
kendilerine uygun geleni begenir, gelmeyeni
reddederler. Sıkısınca da Allah’a sıgınır ve ondan yardım
isterler. Bunların tanrısı önce kendileri, sonra Allah’tır.
Allah Teâlâ söyle buyurur:
“Kendi arzusunu kendine tanrı edineni görmen
gerekmez mi? Ona sen mi vekil olacaksın? Yoksa
sen zannediyor musun ki, onların çogu söz dinler
veya aklını çalıstırır? Onlar; koyun, sıgır ve deve
gibidirler; hayır, daha düsük seviyededirler.” (Furkan
25/43-44)
“Kendi arzusunu kendine tanrı edineni görebildin
mi? Bilgili oldugu halde Allah onu sapık saymıs,
kulagına ve kalbine izler koymus, gözünün önünde
perde olusturmustur. Allah sapık saydıktan sonra
onu kim yola gelmis kabul edebilir? Kafanızı kullanmaz
mısınız?” (Casiye 45/23)
Herkeste ebedi yasama duygusu vardır. Her insan,
hiç ölmeyecekmis gibi davranır. Ahiret inancı bu duyguyu
tatmin eder. Kendini tanrı edinenlerinden kimileri
duygularını reenkarnasyon ile tatmine çalısırlar. Yani
öleceklerini ve yeni bir bedenle tekrar dirileceklerini
söylerler.
“Derler ki; “Bu dünyadaki hayatımızdan baskası
yoktur. Ölürüz ve diriliriz; bizi mahveden, sadece
yaslanmadır.” Onların bu hususta bir bilgisi yoktur,
sadece tahmin yürütürler.” (Casiye 45/24)Kimileri de ölümle her seyin bitecegini ve hesap gününün
yalan oldugunu söyleyerek duygularını bastırmaya
çalısırlar. Allah Teâlâ söyle buyurur:
“O yalan sayanların, o gün baslarına gelecek var!
Hesap gününü yalan sayanlar var ya, iste onların…
Onu, taskınlık eden ve günaha düskün olanlardan
baskası yalan saymaz.
Onlara ayetlerimiz okununca “Eskilerin masalları…”
derler.
Yok, öyle degil; aslında onların yapıp ettikleri
seyler kalplerini paslandırmıstır.
Onlar o gün Rablerinden uzak kalacaklardır.
Sonra onlar Cehennemde kızartılacaklardır.
Sonra onlara söyle denecektir: “Sizin yalan sayıp
durdugunuz iste budur.” (Mutaffifîn 83/10-18)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Allah Teâlâ söyle buyurur
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Allah c.c.Ü TEALA ON KİŞİNİN, ON HASLETİNİ BEĞENMEZ
» GAVSIMIZ BUYURUR İKİ ELLE ÇEKSEN YİNE OLMAZ
» Kafanı Arkaya Çevir ve Ne Gördüğünü Söyle (Devam)
» ALLAH C.C
» Muhakkak ki Allah,

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
MeDinE~Fm Forum :: İSLAMİ BİLGİLER :: ALLAH C.C YASAKLARI-
Buraya geçin: