Aşağıdaki satırlar, gerçek sevgilerin cazibe merkezi, yüreklerin en hassas süveydalara açılan kapısını ve Sevgililer Sevgilisi’nin ruh ve beden yapısını anlatır ki Hakanî Mehmed Bey tarafından yazılan Hilye-i Saadet adlı kitaba göre düzenlenmiştir
“Saçı fazla uzun olmazdı ve tam kıvırcık denilmeyecek derecede dalgalı idi Saçını ortadan ayırır ve dört bölük halinde; ikisini omuzlarına, ikisini de kulaklarına doğru bırakırdı Bazan kulaklarını açıkta bıraktığı da olurdu Bu saçlar, misk gibi siyah renkli ve güzel kokulu idi
Her iki mânâda alnı açıktı Bu alın genişçe ve buğday renkli idi Ancak ortasında daima bir nur parlardı Yüzü değirmi idi Ona dikkatle bakılamazdı Parlak bir çehresi vardı Ayın ondördü gibi parlardı Dolgun veya şişman olmadığı gibi kuru ve zayıf bir yüz de değildi Yanakları ne etli ne de çöküktü Yüzünün aklığı içinde yanaklarının kırmızısı gâlip idi Terlediği zaman üzerine çiğ tâneleri kondurmuş gülü andırırdı Öfkesi ve memnûniyeti, yüzünden anlaşılabilirdi Uzun, ince ve hilâl kaşlı idi Kaşlarının ucunda kıvrım vardı İki kaşı arasında tüy yok idi ve bembeyaz görünürdü
Kirpikleri siyah ve uzun idi
Gözünde ezelden bir sürme mevcuttu Beyazı katı beyaz; karası kapkara idi Gözleri geceleyin de gündüz gibi görürdü İlahî aşkın eseri bazan gözlerinde kızarıklık oluştururdu Baktığı zaman karşısındaki kişi nazarına dayanamaz ve gözlerine dikkatle bakamazdı
Burnu mütenasip idi İki kaşına yakın olan kısmı bir parça yüksekçe idi Koku almakta çok hassastı
Ağzı ne çok büyük; ne de çok küçük idi
Dişleri aralıklı olup üst üste değildi İnci gibi bembeyazdı Konuşurken ön dişleri arasından bir nur çıkar gibi görünürdü Güldüğü zaman dişleri dolu taneleri gibi parlardı
Gülüşü tebessümden ibaretti Kahkaha ile gülmekten hayâ ederdi Eğer kahkaha ile gülecek olsa Arş-ı Âlâ titrerdi Bu sebeple ömrü boyunca hiç kahkaha ile gülmedi
Çenesi yuvarlak idi
Sakalı sık ve siyah idi Ömrü boyunca sakalında yalnızca 17 kılı ağarmıştı Her yeri aynı uzunlukta kesilirdi
Boynu ve gerdanı bembeyaz idi Bu boyun, ne uzun; ne kısaydı Gerdanı çok güzel görünüşlüydü
Pazuları etli ve beyaz idi
Omuzları genişti Üzerinde tek tük kıllar mevcut idi Nübüvvet mührü onun iki kürek kemiği arasında ve sağ omzuna yakın bir yerde bulunuyordu Bu mühür, siyaha çalan sarı renkte olup çeyrek altın büyüklüğünde bir ben idi Üzerinde dik duran siyah kıllar var idi
Beden olarak ince yapılıydı Vücut yapısının bir benzeri daha yaratılmamıştır Giyecek olarak en çok beyaz; sonra yeşil rengi tercih ederdi Yazın ince atlas kumaş; kısın yün giyerdi Elbisesi asla gösterişli olmazdı Ömrü boyunca aynı anda iki elbiseye birden sahip olmadı
Bir yere yöneldiği zaman bedeniyle birlikte döner, asla başını çevirerek bakmazdı Başını çevirip bakmak insanı hayasız eylediği için onun bu tavrı ümmetine sünnet olmuştur
Vücudundaki kemikler irice ve muntazam idi
Pazusu koluyla; uylukları da ayaklarıyla şekilce birbirine uygun idi Kuru yâhut ince olmayıp dolgun idiler Her azası birbirinden güzel idi El ve ayak ayaları genişçe idi El parmakları uygunluk içindeydi
Göğsü ve karnı birbirine uygun ve aynı düzgünlükte idi Göbeği yuvarlaktı Göğsünden göbeğine kadar bir çizgi hâlinde kıllar uzanırdı
Orta boylu sayılırdı Göze çarpacak kadar kısa; dikkat çekecek kadar da uzun değildi Orta boylu olmasına rağmen kendisinden uzun birinin yanında el ayası kadar uzun görünürdü O kişi yanından ayrılınca yine orta boylu gösterirdi Boyu selvi misâli düzgün idi Bedeninde kıl yok idi Teni gül gibi kokardı ve yaşı ilerledikçe âdetâ tazelenirdi Ne zayıf; ne de etli ve göbekli idi Her bir parmağı kalem gibi düzgün idi
Yürürken hızlı yürürdü O kadar ki ayakları altında yeryüzü dürülüyormuş gibi olurdu Yürürken ona yetişebilmek zor idi Hayasından yokuş iner gibi önüne eğik olarak yürür ve etrafına bakınmazdı
Yolda birdenbire karşısına çıkıveren kişi ondan heybet duyar ve aciz kalırdı
Konuştuğu kişiye güzel kokusu siner ve birkaç gün çıkmazdı Bir çocuğun başını okşasa birçok günler çocuğun kokusundan, ona Peygamberimiz’in dokunduğu bilinirdi O çocuk, diğer akranları arasında daima fark edilirdi
Konuştuğu her kişi sözlerindeki güzellik ve tatlılık ile onun kulu kölesi olmaya hazır olurdu Etkili konuşması ile müşrikler Müslümanlığı seçerdi Sözlerinde ruha ferahlık veren bir edâ var idi Asla dedikodu ve malayâni konuşmazdı
Yaratılış ve huyca ne o tam olarak kimseye benzer; ne de kimse ona benzeyebilirdi Bir hadîs-i şerîfte; “Ben en fazla babam Hz Âdem’e benzerim; peygamberler içinde bana en çok bezeyen de atam Hz İbrahim’dir” buyurmuştur