Melekler Niçin Lut Aleyhisse-Lam'dan Önce Görevlerini İbrahim Aleyhisselam'a Haber Verdiler
Cenab-ı Hak Nebisi Lut Aleyhisselâm'ın duasına icabet etti: "Ey Rabbim, müfsit kavme karşı bana yardım et." Akabinde Meleklerini, Sedum ahalisinde emrini infaz etmeleri için Lut kavmine gönderdi. Bu toplum salihlerden geri kalıp yüz çevirdiler. Kendilerine yapılan tehdit ve ikazlardan hiçbiri fayda vermedi. Tebliği davetten, kanıt sunduktan sonra uLun bir müddet geçmesine rağmen Allah'ın Nebisine bir kişi de olsa icabet etmedi.
Rahman'ın Meleklerinin şehre giderken ilk durağının "Teymen" olmasını Cenab-ı Hak diledi. Ve <,rada Melekler Halilü'r Rahman'ın yanında toplandılar. İbrahim Aleyhisselâm onları çok güzel bir şekilde karşılayarak kendi yanında bulunan en güzel yemekleri onlara sundu. Ancak İbrahim Aleyhisselâm onları tanımıyordu. Misafire hizmet ve ikramda bulunmak, İbrahim Aleyhisselâm'ın ve bütün Enbiyâ ve Rasûllerin fıtrî ahlakı olduğunu buradan imliyoruz.
Onlara takdim ettiği kızarmış danaya ellerini uzatmadıklarını görünce, onlardan korkarak çekindi. Az sonra kendilerini İbrahim Aleyhisselâm'a tanıtıp Cenab-ı Hakk'ın onlara verdiği görevlerini söylediklerinde, İbrahim Aleyhisselâm onlarla Lut Aleyhisselâm'ın kavmi hakkında mücadeleye başladı. Bunda garipsenecek bir şey yoktur. Çünkü İbrahim Aleyhisselâm çok yumuşak huylu, Rabb'ine çokça yönelen duygulu biriydi. Lut Aleyhisselâm'ın kavmi için bundan başka bir akıbet umuyor ve yine bu azabdan Lut Aleyhisselâm'a da bir şeyin isabet etmesinden korkuyordu.
Melekler O'na, şehir halkına gelen helakin Allah'ın bir emri olduğunu haber vererek İbrahim Aleyhisselâm'ın mücadele yolunu kestiler. O'nun kaza ve kaderini geri çevirecek kimse yoktu. Hatta Allah'ın emri geldiğinde ne bir an ileri, ne de bir an geri olmayacağını İbrahim Aleyhisselâm çok iyi bilendir.
Bu mübarek ziyarette Melekler İbrahim Aley-hissellâm'a İshak'ı, O'nun arkasından da Yakub'u müjdelediler.
Yine Lut Aleyhisselâm'a ihanet eden hanımı müstesna, O'na herhangi bir eziyet veya hoşnutsuzluğun ulaşmayacağını da müjdelediler. Zira hanımı Lut Aleyhisselâm'ın sırlarını kavmine bildirmesinden ötürü azaba uğrayacaktır.
Bu mübarek ziyaret hakkında daha fazla malumat edinmek isteyen, Hud, Hicir, Ankebut ve Za-riyat sûrelerine baksın.
Burada kendi kendine şu soruyu sormak gerekiyor:
Niçin Melekler Lut Aleyhisselâm'dan önce İbrahim Aleyhisselâm'a haber verdiler? Oysa onların görevi, Teymen ile değil, Sedum'la alakalıdır.
Bu soruya cevabımız şu noktalarda özetlenir:
1- Lut Aleyhisselâm Babil'de İbrahim Aleyhisselâm'ın davetine ilk inanan kişidir. O'nunla birlikte birçok sıkıntı ve musibetlerine ortak oldu. O'nunla birlikte Allah'ın geniş arzına muhacir olarak çıktı. Cenab-ı Allah kendisine Nübüvvetle ikramda bulunduğunda, İbrahim Aleyhisselâm'la arasında kuvvetli bir irtibat olduğundan O'nunla alakasını hiç kesmedi.
Çünkü aralarında rütbe farkı olsa bile ikisi de Allah'ın hizbinde birer üyedirler. Öyle ya, İbrahim Aleyhisselâm Enbiyaların babası ve Rahmanın dostudur. Aynı zamanda Ulu'l Azam olan Peygamberlerdendir. Bunlardan öte İbrahim Aleyhisselâm, Hatemu'l Enbiya Sallallahu Aleyhi Vesellem'den sonra Peygamberler içinde Rabb'ine en yakın olanıdır.
Müslümanlardan bir cemaat aynı asırda ve birbirlerine yakın bölgelerde yaşasınlar da, aralarında intizamlı ilişkiler ve kuvvetli bağlar olmasın, bu mümkün değildir.
2- Eğer Lut Aleyhisselâm, Peygamber olduktan sonra İbrahim Aleyhisselâm ile irtibatı olmadı diyen olursa.... Peki acaba Melekler Rabb'lerinin kendilerine emrettiği şeyi konuyla hiç alakası olmayan bir adama niçin açıyorlardı? Ve acaba İbrahim Aleyhisselâm Allah'ın melekleriyle Lut kavminin işi konusunda fuzûli olarak mı mücadele ediyordu? Kendisini ilgilendirmeyen bir işe mi karışıyordu?
Hiçbir müslümanın ne melekler hakkında, ne de İbrahim Aleyhisselâm hakkında böyle bir inanca sahip olması caiz değildir.
Bütün bu zikrettiklerimizden ortaya çıkan o ki, Rahman'm Melekleri gelip, Sedum şehrine inecek olan azabı haber veriyorlar. Çünkü Lut Aley-hisselâm'dan önce bu meseleyi bilmek İbrahim Aley-hisselâm'm hakkıdır. Öyle ya O, Lut Aleyhisselâm'ın lideri ve hocasıdır. Tıpkı kendi çağındaki bütün mu-vahhidlerin lideri olduğu gibi. Eğer böyle olmasaydı Meleklerin Teymen'e hiç uğramadan bir anda Sedum şehrine ulaşmaları gayet mümkündü.
3- Ayetlerden İbrahim Aleyhisselâm'ın, Lut Aleyhisselâm ve asrmdaki bütün müslümanların lideri olduğunun anlaşıldığını çıkarttıktan sonra, tarihçi ve araştırmacıların sözlerine bir göz atmakta ve onları bilmekte herhangi bir sakınca yoktur.
Allah'ın rahmeti üzerine olsun, İbn-i Kesir şöyle diyor:
"....Sonra muhakkak Lut Aleyhisselâm kendisine ait olan pek çok malları İbrahim Aleyhisselâm'ın emriyle Gor'a gönderdi."
Burada konuyla olan alaka, Lut Aleyhisselâm'ın mallan İbrahim'in emriyle Ğor'a göndermesidir ki, emir komutanda, kendi safmdaki askerden başkasına verilmez.
İbn-i Kesir başka bir yerde de şöyle diyor: "....Sonra muhakkak zalimlerden bir taife Lut Aleyhisselâm'a musallat oldu, O'nu esir aldılar. Mallarını ve hayvanlarını gasbettiler. Bu haber İbrahim Aleyhisselâm'a ulaşınca üçyüzonsekiz kişiyle onların üzerine yürüdü. Lut Aleyhisselâm'ı kurtardı ve mallarını böylece geri aldı ve Allah, Peygamber düşmanlarından bir çoğunu öldürdü. Onları hezimete uğrattı, peşlerine düşüp Şam'ın kuzeyine kadar kovaladı. Asker Şam diyarında Berze'ye vardı.[12] Biz, Lut Aleyhisselâm'ın İbrahim Aleyhisselâm'la olan irtibatı konusuna çok özen gösterdik. Ta ki nerede olursa olsunlar ve yeryüzünün neresinde oturursa otursunlar, müslümanlar bilmelidirler ki; noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'ın hizbine mensup olanlar tek bir cemaattır. Bu cemaat için de tek bir metod vardır. Çok olması da caiz değildir.
O cemaatin lideri de birdir. Bu lider, o cemaatın işlerini idare eder ve her meselesini tanzim eder, onların hukukunu korur ve onlardan zararı defeder.
Bugün İslâmî cemaatların ve İslâmî liderliklerin çok oluşu büyük bir hastalıktır ve bu şekilde devam etmesi de uygun değildir. Her müslüman, bu görünüşün iyileştirilip insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmet nasıl idiyse, o hale dönüş yapılması ve hakimiyetin tamamen Allah'a ait olması için her tür çabayı göstermesi gerekir.Ve bugünkü durumdan her müslüman sorumludur.[13]
Lut Kavminin Helaki
Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
"Elçilerimiz Lut'a gelince hoşuna gitmedi. Sıkıntıya düştü ve: İşte bu zor bir gündür, dedi.
Bunun üzerine, daha önce iğrenç davranışlarda bulunan Lut kavmi hemen koşup Ona geldi. Lut onlara: "Ey kavmim! İşte kızlarım, bunlar sizin için daha temizdir. Allah'tan korkun. Beni misafirlerim içinde rezil etmeyin. İçinizde aklı başında bir kişi yok mu?" dedi. Kavmi Lut'a "Senin kızlarında bir hakkımız yoktur. Ne istediğimizi çok iyi biliyorsun" dediler. Lut da: "Keşke size yetecek gücüm olsa, veya sağlam bir yere sığınabilsem" dedi.
Melekler, şöyle dediler: "Ey Lut! Bizler Rabb'inin elçileriyiz. Bunlar sana erişemeyeceklerdir. Sen ailenle beraber gecenin bir bölümünde yürü git. Hiçbiriniz arkasına dönüp bakmasın. Ancak karın kainin. Çünkü kavminin uğrayacağı azaba mutlaka o da uğrayacaktır. "Onların yok olma vakitleri bu sabahtır. Sabah da yakın değil mi?" dediler. Azap emriniz gelince, yaşadıkları ülkenin altını üstüne çevirdik. Üzerine Rabb'in tarafından işaretlenmiş kızgın taşları sağanak halinde yağdırdık. Böyle azap, zalimlerden hiçbir zaman uzak değildir."[14]
—"...Hoşuna gitmedi..." Meleklerin gelişi Lut Aleyhisselâm'a sıkıntı getirdi. Çünkü kavminin Meleklere bir kötülük yapmasından korkuyordu. Mü-fessirlerin dedikleri gibi, Melekler; Sedum'a çok güzel gençler şeklinde geldiler. Allah Lut kavmini imtihan için böyle gönderdi.
Taberi, Huzeyfe'den tahric ettiği bir rivayette şöyle demektedir: Elçi melekler Lut'a geldiklerinde O da kendisine ait olan bir arazide çalışıyordu. Allah bilir, onlara denildi ki: Lut görünceye kadar onları helak etmeyin. Devamla dedi ki: Melekler O'na (Lut'a) gelip dediler ki: Biz bu gece sende misafir olmak istiyoruz. Lut da onlarla yola koyuldu. Bir müddet yürüdü ve Meleklere dönerek dedi ki: Bu şehir halkının ne yaptıklarını biliyor musunuz? Vallahi yeryüzünde onlardan daha ahlaksız kimseler bilmiyorum. Onlarla birlikte yürüdü ve ikinci defa önceki dediği gibi dedi. Onları getirdi. Lut'un kötü karısı Melekleri görünce hemen gidip kavme haber verdi, müjdeledi.[15]
—"Kavmi O'na (Lut'a) koşarak geldi." Yani koşarak asabî heyecanlı bir şekilde Lut'a geldiler. Sanki arkalarından biri onları koşturarak, sürerek getiriyor. Lut Aleyhisselâm Meleklerin misafir kalış işini gizli yapmak için çok gayret sarf etmişti ama, şerli kötü kadın bu sırrı keşfedip, ifşa etti. Onun arkasında kavmin helaki vardı ve Lut Aleyhisselâm, Cenab-ı Hakk'm onlara yakında ne yapacağını bilmiyordu.
—"Onlar daha önce de kötülükler yapıyorlardı."
Ve yapmış oldukları pek çok kötülüklerin en çirkini de kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yaklaşmaları ve bunu da meclislerinde açıktan açığa yapıp söylemeleriydi.
—"Lut: "Ey kavmim! İşte kızlarım, onlar sizin için daha temizdir. Allah'tan korkun. İçinizden aklı başında bir adam da mı yoktur?" dedi."
Lut Aleyhisselâm kavmini menetmeye ve Melekleri müdafaa etmeye uğraşıyordu. Kapı ise kap.ılı idi. Onlar da kapıyı açmak ve aralamak için taşlıyorlardı. Ne zaman ki Melekleri müdâfaadan aciz kaldı, misafirlerine bir hakaret ve kötülükten korkmaya başladı, onlara dedi ki:
"Ey kavmim! İşte kızlarım, onlar sizin için daha temizdir."
Bazıları, Lut Aleyhisselâm'ın diledikleri gibi istifade etmesi için kızlarını mücrim ve fasık kavmine arzettiğini zannetmişlerdir. Böyle bir zan hiçbir delile dayanmamakta, bilakis bu iddia Allah'ın Nebileri ve Rasulleri hakkında Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat akidesine muhalif bir zandır. Gönderilmiş bir Nebiyi bırak, böyle bir işin salih bir kişide dahi vaki olması maazallah olur şey değildir! Lut Aley-hisselâm'ın davetinde en önemli şey; livatayı ter-kettirmek idi. Peki bundan sonra kavmini kızlarıyla zinaya çağırması nasıl olur?
Hatta bir müslümanm, Lut Aleyhisselâm'ın kavmini kızlarıyla zinaya çağırdığına ve sonra da "işte kızlarım, onlar sizin için daha temizdir" dediğine inanması nasıl caiz olur? Zina ile temiz nasıl bir arada bulunur? Oysa kanı idrarla yıkamak hiçbir şekilde temizlik değildir? Lut Aleyhisselâm hakkında bu itikat doğru değildir. İsterse onların bu günaha icabet etmeyeceklerine inanmış olsa bile, bu durumda da onlara münkeri emretmiş olacaktır.
Zinaya davet etmek "onlar sizin için daha temizdir" sözüyle çelişkiye düşmektedir. Ve yine "Allah'tan korkun. Beni misafirlerim içinde rezil etmeyin" sözüyle de çelişki içindedir. Çünkü zina takvadan değildir, bilakis onu ortadan kaldırandır.
Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'm akidesine muhalif olarak Lut Aleyhisselâm'ın kavmini kızlarıyla zinaya davet ettiğini varsayacak olursak, bu konuda delil sayılacak hiçbir şey yoktur. Zinaya çağırma Lut Aleyhisselâm'ın ayetin son kısmındaki takvaya ve temizliğe davetiyle de çelişki arzetmektedir.... Madem durum böyledir, o halde bu ayet-i kerimenin izahı konusunda müfessirlerin dediklerini zikretmekte herhangi bir sakınca yoktur.
—Kavmin reisleri Lut'un zürriyeti için O'nun kızlarıyla evlenmek istemişlerdi. Lut da kabul etmemişti. O gün ise misafirleri hatırına kızlarını reislerle evlendirmeye razı oldu. Bunu İbn-i Abbas naklediyor.
— Onlara şehrin kızlarını arzetti. O kızlar onların hanımlarıdır. Çünkü bir kavme gönderilen her Nebi için, o kavmin evlatları Nebinin evlatlarıdır. Kadınları da onun kızlarıdır. Herhalde bu görüş, görüşlerin en zayıfıdır. Bu görüşü Mücahid ve Said İbn-i Cübeyr söylüyor.
—Elbette ki şehir halkından her birinin (Lut'a gelip de meleklerle ilişki isteyenler) Meleklerle ihtiyaçlarını gidermeyi umduklarını kabul etmek akıl dışıdır. Böyle bir şey düşünülemez. Müfessirlerin zikrettiği şey ise, şehir halkından kavmin ileri gelen ve şehvetlerine düşkün iki kişi vardır. İşte Lut Aleyhisselâm iki kızını bunlarla evlendirmeyi kas-detmiştir.
— "Onlar: "Biliyorsun ki, bizim kızlarında bir hakkımız yoktur. Ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun" dediler. "Ey Lut bizim ihtiyacımız muhakkak senin kızlarından başkasıdır. Bizim istediğimiz şey, senin bizi ondan nehyettiğindir."
—"Lut dedi ki: " Keşke bende size yetecek bir gücüm olsa veya sağlam bir yere sığınabilsem."
Ebu Cafer diyor ki:
"Ne zaman ki her şeyden yüz çevirip sadece, arzu ettikleri kötülüğü istediklerinde ve Lut Aley-hisselâm'ın onlara arzettiği şeye icabet etmelerinden ümitsizliğe düştüğünde, kavmine karşı "Ah, keşke size karşı koyacak bir kuvvet benim için olsaydı" dediğini Cenab-ı Hak zikretmektedir. Yani "keşke bana yardım edenler, bana destek veren yardımcılar olsaydı" demektir. "Ya da kuvvetli bir yere da-yansam" diyor ki, engelleyebilecek bir aşirete sı-ğmsaydım da beni sizden korusaydı. O zaman sizinle, benden misafirlerim hakkında gelip istediğiniz şeyin arasında durur ve engellerdi. "Lev"in cevabı hazfedilmiştir. Çünkü kelam o cevaba delalet etmektedir. Ve manası anlaşılmaktadır."[16]
Lut'un sıkıntısı son haddine vardığında sonra bile kavminin arasında aklı başında bir kişi dahi bulamadı. Hepsi de sefih, facir ve kâfir kimselerdi. Zor günün şerri ve büyük belası Lut Aleyhisselâm'ı iyice perişan ettikten sonra Lut Aleyhisselâm kavmine baktı ve şöyle dedi:
"Keşke size yetecek gücüm olsaydı veya sağlam bir yere sığınabilsem."
Buhari'nin Sahih'inde Ebu Hureyre'den tahric ettiği bir hadiste Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Ve-sellem şöyle buyuruyor:
"Allah Lut'a rahmet etsin, muhakkak O çok sağlam bir yere sığınmaktaydı."
Hafız İbn-i Hacer:
"Deniliyor ki, Lut'un kavminden hiçbirinin nesebi Lut Aleyhisselâm ile birleşmiyordu. Çünkü onlar Sedum'lu idiler. Sedum ise Şam diyarında bir şehirdir. İbrahim Aleyhisselâm ve Lut Aleyhisselâm'm aslı ise Irak'tandır.
İbrahim Aleyhisselâm Şam'a hicret ettiğinde Lut Aleyhisselâm da O'nunla beraber hicret etmişti. Cenab-ı Hak O'nu Sedum halkına Peygamber olarak gönderdi. İşte Lut Aleyhisselâm bunun için şöyle dedi: "Keşke benim gücüm, aşiretim ve akrabalarım olsaydı, benim misafirlerimi korumak için size karşı onlardan yardım isterdim." Bunun için bu hadis-i şerif bazı rivayetlerde tıpkı Ahmed bin Hanbel'in Muhammed bin Amr, O da Ebi Seleme, O da Ebu Hureyre tarikiyle tahric ettiği gibi geldi. Bu rivayette Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyuruyor:
"Lut dedi ki: Keşke size yetecek gücüm olsaydı, veya sağlam bir yere sığmabilsem! Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi Vesellem devamla dedi ki: Şüphesiz O sağlam bir yere sığmıyordu. Fakat o aşiretini kastediyor. Çünkü Cenab-ı Hak ancak kavminin zir-vesindekinden Peygamber gönderir" demektedir.[17]
—"Dediler ki: Ey Lut! Muhakkak biz, Rabb'inin elçileriyiz. Onlar sana asla ilişemezler." Ey Lut, bu işi gözünde küçük gör. Çünkü onlar asla sana ve senin misafirlerine herhangi bir kötülük yapamazlar. Muhakkak ki Allah'ın emri gelmiştir.... Ve Lut Aleyhisselâm Allah'ın elçilerinin huzurunda olduğunu anladı. Ve dayanağının çok güçlü olduğunu bildi. Neticede içi rahat etti ve mutmain oldu. Kendisinden sıkıntı gitti.
Müfessirlerin zikrettiği gibi, Cebrail Aleyhisselâm kanadının bir tarafıyla şimşek gibi onların yüzlerine vurdu ve gözleri kör oldu.[18] Allahu Teala:
"Gerçekten O'nun misafirlerine kötülük kastetmişlerdi. Biz de onların gözlerini kör ediverdik. Onlara; "azabımı ve tehditlerimi tadın" buyurduk;
Andolsun bir sabah erkenden onlara devamlı bir azap baskını yaptı" buyurmaktadır.[19]
—Öyle gözüküyor ki, Lut Aleyhisselâm Meleklerden azabın acele gelmesini istedi ve onlar da kendisine Cenab-ı Hakk'm şu kavliyle icabet ettiler:
"Onlara va'd olunan zaman sabah vaktidir. Sabah da yakın değil midir?"
Evet, şüphesiz ki yakındır ve Allah'ın va'di haktır ve asla onda şüphe yoktur. "Her şey O'nun indinde ölçü iledir. Onların helak zamanı bir an dahi asla ne ileri ve ne de geri bırakılmaz. Allah Azze ve Celle helak zamanının güneşin doğmasından önce olmasını diledi. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Derken onları güneş doğmazdan önce şiddetli bir ses helak etti."
"Lut'a sabaha karşı kavminin köklerinin kesileceğine dair emrimizi yerine getirdik."[20]
—İki kızı beraberinde olduğu halde Lut Aley-lıisselâm halkı zalim olan şehirden çıktı, gitti. Fakat hanımı helak olanlardan oldu.
"Nihayet o memlekette bulunan mü'minleri çıkardık. Zaten Biz orada bir tek ailenin dışında müs-lüman bulamadık."[21]
Lut Aleyhisselâm beraberinde iki kızıyla birlikte gecenin bir bölümünde çıkıp gitti. Mal ve eşyalarını arkasında bıraktı. Hiç arkalarına dönmediler ya da kavimlerinin başına gelen azaptan dolayı asla üzülmediler. "...Sizden hiçbiriniz arkasına dönüp bakmasın. Ancak hanımın kalsın. Çünkü kavminin uğrayacağı azaba mutlaka o da uğrayacaktır...."[22]
—"Azap emrimiz gelince, yaşadıkları ülkenin altını üstüne getirdik. Üzerine Rabb'in tarafından işaretlenmiş kızgın taşları sağanak halinde yağdırdık. Bu azap, zalimlerden hiçbir zaman uzak değildir."
Siccil: Şiddetli, sert ve kuvvetli, demektir.
Mendûd: Taşların gökyüzünden üzerlerine yağarken birbirlerini takip etmeleri, peş peşe yağmaları.
Musevveme: Allah'ın indinde bilinen, işaret edilen demektir.
Birkaç saniye içerisinde şiddetli ses geldi ve o belde düştü, yok oldu. Ve Cenab-ı Hakk o beldenin altını üstüne getirdi, sert taşlardan yağmur gönderdi de kavmin tamamını helak etti. Böylece onların yaptıklarına karşı en uygun cezayı verdi. Bu beldenin yerini suyundan faydalanılmayan pis kokulu bir göl, hatta etrafındaki arazileri dahi, ondan hiç faydalanılmaz bir hale getirdi.
Bu olaylarda Cenab-ı Hakk'ın kudretine, azametine nice deliller vardır. Nefsine uyup da Onun emrine muhalefet edenlerden ve Peygamberlerini yalanlayanlardan intikam almasında Onun izzetinin ve hikmetinin işaretleri vardır.
"Biz onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, suçluların akıbeti nasıl olurmuş bir bak!"[23]
"Üzerlerine öyle bir çeşit yağmur yağdırdık ki, uyarılıp da yola gelmeyenlerin yağmuru ne kötüdür. Hunda mutlaka ayetler (deliller ve ibretler) vardır. Fakat onların çoğu mü'min değildir."[24]
"Biz onlardan, aklını kullanacak kavim için apaçık ayetler ve ibretler bıraktık."[25]
— "Bu azap, zalimlerden uzak değildir."
Lut kavminin beldesi, Peygamberimizi yalanlayan ve O'nu inkar edenlerden uzak değildir, öyle ise Lut kavmine gelenlerden ibret almalıdırlar. Oralara seyahatlerinde bu durumlardan ders alıp,
Peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve-sellem'i yalanlamalarından dolayı Lut kavmine gelenin bir benzerinin kendilerine de gelmesinden korkmalıdırlar. Buna işaret eden ayetler gerçekten çok fazladır. "Elbette ki sizler sabah ve akşam onların yerlerine uğrarsınız. Hiç düşünmez misiniz?"[26]
Lut kavminin gölü ve ülkelerinin izleri zalimler için, onlar nerede olursa olsun ibret olarak kalacaktır.
Şüphesiz ahmaklığın en kötüsü; müşrik ve zalimlerin yeryüzünde Allah'ın kudretinden, cezasının şiddetinden gafil olmaları ve kendi kuvvet ve kud- j retlerine güvenmeleridir.
Şunu bilmeleri gerekir ki, kudreti yüce olan Allah, Lut kavmini sayılı birkaç saniye içerisinde helak ettiği gibi, güçleri ne kadar çok olursa olsun, hakimiyetleri ne kadar fazla olursa olsun ve sayıları, zorbalıkları ne kadar artarsa artsın, onları da helak etmeye ve mülklerini paramparça etmeye kadirdir.
"Onlar yeryüzünde seyahat edip, kendilerinden önce gelmiş milletlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmazlar mı? Allah, onların kökünü kazımıştır. O kafirler için de aynı âkibet vardır."[27]
Evet, kesinlikle kafirler için 'benzerleri vardır. Her gün, Şeytan'ın hilesinin zayıf olduğunu tekid eden yeni yeni kanıtlar ortaya çıkıyor.
Temiz ve iyi olan müslümanlardan bazıları Cenab-ı Hakk'ın mahlukatı hakkındaki kanunlarından gafil olup, çok defa kaybediyorlar. Bazen, bu yenilgi onları fitneye düşürür, Allah muhafaza. [28]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Kısasu'l Enbiya. Necar, sayfa 78. "Lut O'na inandı ve dedi ki: Hen Rabbime muhacirim..." ayetindeki "Dedi" zamiri konusunda mü-fiHHİrlerin iki görüşü vardır: Bazılarına göre zamir, İbrahim'e döner, ba-iılıııına göre de Lut'a döner. Her iki halde de Lut, İbrahim'le birlikte Hnhbine hicret etti (O'nun emrine uydu).
[2] Araf Sûresi, ayet: 80, 81
[3] Nemi Sûresi, ayet: 54, 55
[4] Ankebut Sûresi, ayet: 28, 29
[5] Şuara Sûresi, ayet:160-166
[6] Muhammed Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah’a Davette Peygamberlerin Metodu, Guraba Yayınları: 259-263.
[7] İslam ve Tıb kitabı. Dr. Muhammed Vasfı. [Seyyid Sabık'ın Fık-hus Sünne, sayfa2/429'den aktarılmıştır.]
Muhammed Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah’a Davette Peygamberlerin Metodu, Guraba Yayınları: 264-270.
[8] Şuara Sûresi, ayet: 167
[9] Nemi Sûresi, ayet: 56
[10] Ankebut Sûresi, ayet: 28, 29, 30
[11] Muhammed Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah’a Davette Peygamberlerin Metodu, Guraba Yayınları: 271-274.
[12] Kısasu'l Enbiya. İbn-i Kesir, 1/198,199 Tahkik ise Abdul Vahid'in.
[13] Bu kitap daha neşrolmadan önce, arkadaşlardan biri kitabı okudu ve bu meselede bana muvafakat etmedi. Çünkü -kendi görüşüne göre- ben bu konuda herhangi bir delile dayanmamışım ve böyle bir söz benden önce de söylenmemiş. Arkadaşın görüşünü takdirle karşılamama rağmen bu meseledeki görüşümde ben mutmainim. Çünkü Kur'an nassmm ihtimal etmediği bir şeyi söylemedim. Seri nassı anlamada Kur'an'a muhalefet etmedim. İslami usûllerden herhangi bir asla da ters düşmedim.
Muhammed Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah’a Davette Peygamberlerin Metodu, Guraba Yayınları:275-280
[14] Hud Sûresi, ayet:77-83
[15] Taberi Tefsiri,15/408
[16] Taberi Tefsiri, 15/418, Kahire'deki Daru'l Mearif. Böylece Kur'an-ı Hakim üzerine ayetlerin şerhinde -Menar- tefsirine dayandım. Bu tefsir Muhammed Reşit Rıza'nındır. 12/134 Darul Marifet. Ve bir de Kurtubi tefsirine dayandım. 10/76 Darul Katibü'l Arabi.
[17] Fethu'l Bari. Şerhu'l Buhari, 7/226, El Albani, El Halebi Matbaası.
[18] Kısasu'l Enbiya. İbn-i Kesir, 1/266
[19] Kamer Sûresi, ayet: 37-38
[20] Hicr Sûresi, ayet: 66
[21] Zariyat Sûresi, ayet: 35-36
[22] Hud Sûresi, ayet: 81
[23] Araf Sûresi, ayet: 84
[24] Şuara Sûresi, ayet: 173-174
[25] Ankebut Sûresi, ayet: 35
[26] Saffat Sûresi, ayet: 137,138
[27] Muhammed Sûresi, ayet: 10
[28] Muhammed Surur b. Naif Zeynelabidin, Allah’a Davette Peygamberlerin Metodu, Guraba Yayınları: 281-293.